Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Haçtı Seferleri, Akdeniz'in bir Arap denizi olmasıyla tüm Akdeniz ve özellikle çok zengin Doğu Akdeniz ticaretinden yoksun kalan ve bu yüzden «boğulma» belirtileri gösteren Hıristiyan Avrupa'nın Müslüman Araplara karşı gösterdiği tepki oluyor. Haçlı Seferleri, Doğu Akdeniz'de, bugünkü Suriye ve Antakya gibi yerlerde Hıristiyan Krallıklar kurarak sona eriyor. Bunlar Doğu Akdeniz ticaretinin, Hıristiyan Batı Avrupa için güvenliğini sağlayan ileri karakol işlevini görüyorlar. Bu toprakların tekrar Araplara kazandırılması Selçuklu ve Osmanlı Müslüman Türklerine düşüyor.
* Doğu'nun zenginliği her zamanki gibi Batı'yı sarhoş ediyordu.
Reklam
Doğulu medeniyet unsurlarının Batıya aktarılmasında Anadolu ve özellikle Batı Anadolu önemli rol oynamıştır. Bu aracılık rolü, Anadolu medeniyetinin bünyesine de yansımış, Anadolu medeniyeti adeta Doğu ve Batı kültür unsurlarının iç içe karışıp kaynaştığı ahenkli bir yapı haline gelmiştir.
Sayfa 337 - EkinKitabı okudu
Orada (Batı'da) din, kilise köşelerinde yaşlanmış, çökmüş ve münzevileşmiştir. Dinin eski bağlıları da pazar gününden başka bir zaman onu ziyaret edip halini hatırını sormazlar. Burada (Doğu'da), toplumun nabzı, din heyecanıyla atar. Toplum, iman ateşiyle yanıp tutuşur. Bir tek günde verdiği şehit sayısı, son yarım asırdır din dışı ideolojilerin verdiği toplam ölü sayısından çoktur.
Sayfa 61 - Fecr Yayınları
Laikliğe varıncaya dek inançlı olan da, ateiz mi varıncaya dek dindar olan da Batı'dır. Burada, Doğu Akdeniz'de, inançlarla değil; aidiyetlerle ilgilenilir. Dinlerimiz ve mezheplerimiz birer kabile, dinsel gayretimiz de bir milliyetçilik biçimidir.
Sayfa 442Kitabı okudu
Kemalist Devrim tarih olduğu zaman, artık o tarihi yazacak devrimci bir Kemalist kalmamıştı. Kemalizmin tarihini bu yüzden Jakobenler değil, tutuculuğun şampiyonu olan resmî Atatürkçüler yazdı. Ve elbette kendi konumlarına göre yazdılar. Onlar, Mustafa Kemal'in Rousseau'daki, Holbach'taki, Meslier'deki, Diderot'taki, Freuerbach'taki vb. esin kaynaklarını ortaya çıkarmak yerine, Avrupa'nın artık gericileşmiş emperyalist burjuvazisiyile ideolojik bağlar ördüler. Kemalist Devrim'in Avrupa burjuvazisinin devrimci yükseliş dönemindeki felsefî köklerinin üzerini örterek, gericileşen Batı ile bütünleştiler.
Sayfa 27 - Kaynak Yayınları, 5. BasımKitabı okuyor
Reklam
416 syf.
·
Puan vermedi
Peyami Safa'nın son romanı Yalnızız, engin ruh tahlilleri ve kendi türünde açtığı çığırla onu yalnızca Türk edebiyatının değil, Dünya edebiyatının zirvelerine taşımış şaheseridir. Peyami Safa'nın diğer bütün romanlarında olduğu gibi Yalnızız romanında da doğu-batı, madde-mânâ, ruh-beden, idealizm-materyalizm gibi ikilemler üzerinde durularak, aynı evde yaşadıkları hâlde birbirlerinden oldukça farklı mizaç, düşünce ve insan ilişkilerine sahip aile fertleri üzerinden ruhunu arayan bir toplum resmedilir. Bireysel ve toplumsal kimliklerimiz arasında, bilhassa Batılılaşma hareketlerinden sonra ortaya çıkan uyumsuzluğun yarattığı sıkıntılar, kalabalıklar içinde milyonlarca "yalnız"ın peyda olmasına sebep olmuştur. Yalnızız; sıra dışı kurgusu ve bir üst kurmaca metin olarak romanda kendine yer bulan ütopya ülkesi Simeranya ile yarım asırdır Türk edebiyatının en çok okunan ve sevilen romanlarının başında geliyor.
Yalnızız
YalnızızPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 201921,7bin okunma
Necmettin Erbakan
"Doğu bloğundaki kadın düşündüğüm zaman hatırıma, bir hadde makinesinin başında dantel içinde en ağır hizmetli çalışan, yorgun bir kadın tipi görüyorum. Batı'daki kadını düşündüğüm zaman eşitlik adı altında, erkek kadar çalışan, kendi tabiatına uygun olmayan bir muameleye tâbi tutulan mutsuz bir kadın görüyorum. İslam'daki kadını düşündüğüm zaman ise cenneti bile ayaklarının altında tutan bir varlığı görüyorum."
Sayfa 87 - MGV YayınlarıKitabı okuyor
Medeniyet bakımından geçmişte yerleşik, göçebe, bugün de Batı- Doğu ve başka isimlerle tanıdığımız yaşama tarzlarına bağlı topluluklar, tek bir milletten daha büyük birliklerdir. Nihayet aynı dine inananların meydana getirdiği "Ümmet" adını verdiğimiz din birlikleri de milleti aşar. Böyle bir açıdan bakıldığı zaman milliyetçilik, milletin çıkarları ile milleti aşan birliklerin çıkarları çatışınca millet çıkarlarının tercih edilmesi demektir. Tarihi tarafsız bir gözle incelersen, kitaplar ne yazarsa yazsın, bahis konusu tercihin mutlak çoğunluk tarafından daima uygulandığını göreceksin. Marksçı - Leninci ideolojinin bütün gayretlerine rağmen hiç bir milletin işçileri, dünya işçilerinin ortak çıkarları uğruna, milletlerine henüz ihanet etmemişlerdir. Siyaset, medeniyet ve inanç birlikleri için de aynı gerçeğin varlığını ispatlayacak yüzlerce misal verilebilir. Milliyetçilik insanın yapısına ve çıkarlarına uygundur. Kolay bir yol olması, herkesçe benimsenmesinin tabii sayılması da bu özelliği yüzündendir. Milleti aşan birliklerin çıkarlarına, milletin çıkarları ile çeliştiği vakit, hizmet etmek hiç kimseye bir şey kazandırmaz, fakat çok şey kaybettirir.
"Biz, bu ülkenin okur yazarları, boşluğa düşen bir trapezci gibiydik. Doğu askısını bırakmış, Batı askısını da yakalayamadan aşağı düşmüştük."
Reklam
Bu çalışmada Batı Hun devletinin yıkılışı sırasında Avrupa'ya giren ve yaklaşık 600 yıl boyunca Doğu Avrupa'daki en önemli olayların merkezinde bulunan Oğur Türklerinden bir topluluğun günümüzün en önemli Balkan uluslarından biri olan Hırvatların ortaya çıkış sürecindeki rolleri incelenmiştir.
Sayfa 21
İnsan tüm ilimlerin onun hakkında söyleyebildiklerinden daha fazlasıdır.
Divan şairi kendini hiçbir dogmayla bağlamaz ve her halükârda müsamahasını muhafaza eder. O, İncil ve Kur'an'a saygı duyar; farklı tarzlarda insanlığın önderleri olan İbrahim, Musa, Sokrates, İsa, Muhammed veya Spinoza onun nezdinde ilahi bir iradenin ilham almış beyancıları olarak değerli ve takdire değerdirler. Doğu Batı Divanı'yla şair, Doğu ile Batı arasında bir köprü kurmak istiyordu.
Goethe Doğu Batı Divanı'nı yazdığı zaman dostlarının ve tanıdıklarının dikkatlerini Şarkiyat üzerine çekmenin ve onları Peygamberin şahsiyeti ve Kur'an öğretileri hakkında malumat sahibi etmenin de gayreti içerisindeydi. Tabii, meselesi onları Müslüman etmek değil, bilakis kendisini cezbeden, hayran bırakan bu konularda konuşacak muhatap bulmaktı. Şark ruhuyla yazdığı şiirlerinin kendisine yakın olan insanlar üzerinde nasıl bir tesir bıraktığını keşfetmek istiyordu.
Ve o kandilin yakıtı, ne Doğu'da ne de Batı'da eşine rastlanmayan mübarek bir zeytin ağacından alınmaktadır. Ve o ağacın yağı (öyle arı-duru, öyle parlak ki) neredeyse ateş değmeden de ışık verecek: nur üstü nur. (Kur'an, Nur Sûresi: 35)
Sayfa 71 - Kaknüs YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.