Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dil, nazım sayesinde kıvamını bulur. Ama nazım, düşüncenin emeklemesidir. Şuur, nazımda kanat çırpar, vecdin, rüyanın sisli dünyasında serazat ve serseri bir cevelan. Düşünce, nesirde rahatlar. Nazmın esrarlı kayıtlarından sıyrılmadıkça kendisi olamaz. Nazım, düşüncenin fecir pırıltısı. Coşku, sokağın diliyle anlatılamaz. Nazım telkindir, çağrıdır, büyüdür. Toplumlar da, kişiler gibi, çocukluklarında şairdirler. Nesir ihtiyar medeniyetlerin meyvesi. Müşahedenin, kıyas ve istidlâlin, bir kelimeyle, ilmin ve tekniğin dili. Çaplak, kuru, berrak, Zekânın son fethi Insanlık, uzun arayışlardan sonra nesri keşfetti. Kelimeler, cüruflarıdan sıyrılıp bir elmas pırıltısı kazandılar. Ve nesir, şuurun ifadesi oldu, Sadık ve kesin bir ifade,
Sayfa 234 - İletişim yayınlarıKitabı okudu
_Kanatsız uçmaya kalkışma! _Ham, pişkinin halinden anlamaz; öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm. _O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma! _Hakiki olan vaadleri gönül kabul eder; içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaadleri görünen hazinedir; ehil olmayanların vaadleri ise
Reklam
Shakespeare, Moliere
_İnsan nasıl canını kurtarmak için kaçarsa bir ayıdan, ben de öyle kaçıyorum karım olduğunu iddia eden o karıdan. Ben artık kendimin değilim. Ben bir eşeğim. Bir kadının kocasıyım. Üstümde hak iddia eden kadına aitim. Siz nasıl atınız üstünde hak iddia ediyorsanız o da benim üstümde öyle. Bir hayvana sahip çıkar gibi istiyor beni. Hani beni bir
Yazık olur uğrunda vuruşmadan ölürsem, Özlediğim günlere erişmeden ölürsem, Dostlarımla öz yurtta görüşmeden ölürsem, Eline bir Türk sazı al, kurbanın olayım, Mezarımın başında çal, kurbanın olayım.. Elmas Yıldırım / Kurban Olduğum
Elmas Yıldırım
Yazık olur uğrunda vuruşmadan ölürsem, Özlediğim günlere erişmeden ölürsem, Dostlarımla öz yurtta görüşmeden ölürsem, Eline bir Türk sazı al, kurbanın olayım, Mezanmın başında çal, kurbanın olayım ..
Türk Destanı Üzerinde Çalışanlar Benim bildiğime göre Türk destanı üzerinde ilk çalışan Türk, merhum Ziya Gök Alp’tır. Kendisi iyi bir şair olmakla beraber Türk destanının bazı parçalarını sade ve özlü bir dille nazma çekmiş ve bununla ilmi değil, yalnız millî ve terbiyevî bir gaye gütmüştür. Fakat Gök Alp’ın çocuklar için yazdığı ve aslına göre
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.