"Sabaha karşı Beyrut göründü."
diye başladı sürgünümüz Yüzbaşı emeklisi Hilmi Bey'in romanı. Öyküyü baştan az çok bildiğim için şöyle düşündüm: "Keşke Beyrut gibi deniz kenarı ve hareketli bir kent yerine sakin bir iç şehre sürülseymişsin Hilmi Bey. Şimdi aklına hep İstanbul gelecek." Nitekim çok geçmeden Hilmi Bey beni
Ziya Gökalp, 17 Mayıs günü mahkeme önünde:
- Milletimize iftira etmeyiniz. Türkiye'de bir Ermeni kıyımı değil, bir Türk -Ermeni vuruşması vardır. Bizi arkadan vurdular, biz de vurduk.
Peyami Safa: Edebi Terennümün, Manevi Tereddüdün, Siyasi Tahakkümün Sesi
Peyami Safa, edebi terennümün, manevi tereddüdün ve siyasi tahakkümün sesi olmuştu. 1910 1961 yılları arasında başını ellerinin arasına alarak düşünce denizlerinde yüzen münzevi bir ruh, mütecessis bir akıl ve mütefekkir bir duruş... Peyami Safa için ne diyorsak diyelim. Tanım için hiç bir kelime yetmez! Burada bir başlangıç ile iki kısma ayırarak