Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Abus
Kitabı okuduğumda Yeni Dünya düzeni diye bahsedilen herkesin komple teorisi dediği 15 dakikalık şehir devletleri geldi aklıma ...
Herkesin kendi şehrinden dışarı çıkamadığı ,içeceği suya ,kullandığı elektriğe kadar herşeyin puan sisteminde olduğu şu an Çin de uygulanan sistem gibi geldi bana Abus şehri.
Sanki gelecekte başımıza gelecek olayları okudum.
Abus şehrinde iyilik yapmak utanmazlık ve bayağılıktı.Bu şehirde kediler ve köpekler bile insanlardan kaçarlardı.
Yapay zekanın insanları ele geçirdiği, İnternet kısıtlamasının olduğu ,iletişimin olmadığı bir zaman düşünün ..
Düşünmesi bile korkunç değil mi?
İşte böyle bir zaman ve şehri ile yaşayanlarını okuyacaksınız ..
-
Yeni sokaklar keşfedebilmek için bazen kaybolmak gerekir
ABUS
Herkese Merhabalar...
Sizlere harika bir kitap ile geldim.
Hem kapağı hem ismi ile dikkatimi çekmişti ama içi işte okuyunca asıl dikkatimi çeken konusu oldu.
O nasıl bir konu nasıl bir içerik bunların gerçek olduğunu düşünmek aman Allah'ım tüylerimi diken diken etti ve Allah muhafaza dedirtti.
Deniz kenarında,iklimi yumuşak,toprakları
(Öncelikle: Balık burçları bu kitabı okurken hüzünlenmeye, mutlu olmaya, kızmaya, olaylar karşısında elinizden hiç bir şey gelmemesinin verdiği çaresizliğe hazır olun (çünkü hikayenin sonunda Ayşegülü hiç birimiz kurtaramadık, peki ya Bahar o çok ayrı...))
Çok fazla kitap okuyabilir insan farklı olan ise okuduğunuz o kitabın size kattığıdır aslında, her biri birbirinden güzel (3) hikaye ve farklı duygular ile düşüncelerin birbiri içine geçmesi. Tabikide bu hikayeler içinde kitabında ana teması olan Balkabağı kendime en yakın bulduğum ve en etkileyici olandı.
Ama kitapta ayrıca güzel olan bir son varki, tam kitap bitti derken başlayan üç deneme (Akla Sahip Çıkmak, Aşkın Somut Hali ve Lisana Hükmedebilmek) özellikle lisana hükmedebilmek benim okuduğum en kısa en etkileyici denemelerden biriydi.
Mutlaka okuyun ve kitaplığınızda yerini ayırın...
Video: youtu.be/PgOyADe22tM
Korkma, Güzel Rüyalar da Var.
Mehmet Can Şaşmaz'dan okuduğum ilk kitap.
Korkma, Güzel Rüyalar da Var, 87 sayfalık güzel bir öykü kitabı.
Kitaptaki 16 öykü; aşk mektupları, atanamayan öğretmen sorunları, cinsel ögeler, çocuğu olmayan çiftler, evlilik problemleri, ilginç tesadüfler, ödüllü edebiyat
Merhaba bugün #balkabağı adlı kitap ile geldim.
İçerisinde farklı başlıklar altında 3 hikâye 3 deneme olan bu kısa kitap 231 sayfasına rağmen dolu doluydu. Her hikâye biraz daha sürsün istedim. Kitap adını ikinci hikayesinden alıyor hepsinden biraz bahsedecek olursam;
Usulca Yaşanan Gölgeler: Ayşegül ve Zehra...
İki hayat ortak acı. Ebeveynleri tarafından terk edilen iki kardeşin hikâyesi..
Balkabağı: Petek...
Anne ve babası o küçükken ayrılmış her ikiside yeniden evlenip kendi hayatına bakan anneannesinin evine yollanan Petek..
Salcioğlu Hasan: Karadenizin iyilik timsali Hasan'ı...
Birisini incitip kırmak ne demektir bilmeyen Hasan Salcioğlu'nun hüzünlü hikâyesi..
Her biri ayrı güzel, kendi içinde roman tadında şahane hikâyeler ve yine aynı güzellikte denemeler bulunan bu kitabı buyrun okuyun #herkitapbiryaşam
Balkabağı ; Son Zeytinler isimli öykü kitabı ile tanımış olduğum sevgili @bernaguzey in ikinci kitabı...
İçinde 3 öykü 3 deneme bulunuyor..
Duygu yüklü bir kalemi olan yazarımız, "Usulca Yaşayan Gölgeler" adlı öyküsü ile bir kez daha gözlerimi yaşartmayı başardı. Ve kibritçi kız masalına götürdü beni...
Kitaba ismini veren "Balkabağı"isimli öyküsü ; gerek karakter tahlilleri gerek doğaüstü varlıklara yer veren hikayesiyle bireyin yalnızlığını başarılı bir şekilde aktarırken , en az şeker portakalındaki Zeze kadar sevebileceğiniz bir karakter yaratmış.
Son öyküsü "Salcioğli Hasan" ise başlarda sıcacık bir Karadeniz hikayesi gibi gelse de sonu ile içimi ürpertti...
Son olarak ; yazarımız denemeleri ile de duygu ve düşüncelerini okuyucusuyla paylaşırken ; kitap okumanın ve kelime daarcığını geliştirmenin önemine de vurgu yapıyor...
Ben yazarın kalemini çok sevdim...Ne yazsa okurum dediğim nadir yazarlar arasına girdi benim için.. Insallah uzun soluklu bir romanını da okumak nasip olur...
Kesin tavsiyemdir...
Öykü okumayı sever misiniz? Ben uzun soluklu hikayeleri sevdiğimden öykü kitaplarını çok tercih etmez, sadece Zweig öykülerini okurdum ara ara...Lakin ne büyük bir önyargı imiş bu kitapla tanışınca anladım..
Sevgili yazar @bernaguzey güçlü ve duygu yüklü kalemiyle az sözle çok sey düşürdürüp hissettiriyor.Nitekim bu başarısı tescillenmiş.Kitapta yer alan "Son Zeytinler " ve "Son Perde(Vakit Tamam)" isimli öyküleri ile "İnsanoğlu" adlı denemesi ile ödül almış.
İçinde 10 hikaye 2 deneme yer alıyor.Hayatın türlü sahneleri arasında kaybolup kendini bulmaya çalışan insan hallerini yalın, gösterişsiz ve okuyanı içine çeken bir dille aktarıyor.
Ben içinden en iyisi şu diye seçim yapamadım çünkü hepsi farklı yaşlardaki karakterlerin farklı duygularını ele almış olduğundan birbirine üstün gelecek durumda değil; hepsi ayrı güzel .Ama itiraf etmeliyim ki "Ressam" ve "Baykuş " öykülerinin sonu etkileyiciydi. "Azime " isimli öykü ise baştan sona içine aldı beni ve gözyaşlarım döküldü.
Okuyucunun duygulanması ; kitabın konusu kadar anlatımla da alakalı.Yazarımızı kutluyor , okuru bol olsun diliyorum.
Mutlaka tanışın derim bu kalemle...
Leopar, Italyan yazar Giuseppe Tomasi di Lampedusa'nın ölümünden bir yıl sonra 1958 yılında yayımlanmış.
Bazı eleştirmenler, Leopar'ın yalnız İtalyan değil, dünya edebiyatının bir başyapıtı hatta 20. yüzyılın en önemli romanlarından biri olduğunu ileri sürüyor. Ben ise üniversitede çok sevdiğim hocam Cemil Güzey'in ödevlendirmesi ile tanıştım bu güzel kitapla... Roman, Sicilya'da Bourbon Krallığı'nın çöküş yıllarında soylu bir ailenin, özellikle de ailenin reisi Prens Fabrizio Salina'nın yaşamöyküsünü anlatıyor. 70 yaşına gelmiş, ilginç özellikleri ve uğraşları olan Fabrizio Salina, soylulara özgü dünyanın çöküşüyle birlikte yavaş yavaş ilerleyen kendi çöküşünü de hüzünle yaşar. Bir yolculuk sırasında rahatsızlanarak, denize bakan bir otel odasında dinlenmeye çekilen prens, mumun alevinin sönmek üzere olduğunu
sezinler. Hayatının muhasebesini yapar ve, "Her şeyin olduğu gibi kalmasını istiyorsak her şeyi değiştirmeliyiz!” diye düşünür. Luchino Visconti'nin 1963'te beyazperdeye uyarladığı Leopar, sinema tarihinin başyapıtlarından biri olarak da anılmaktadır. Benim Leopar'da en çok hoşuma giden yön ise, mitoloji kullanılarak yapılan benzetmeler, örneklendirmeler oldu.
Esra Pekin’in bu kitabına Lilith ile ilgili kurgu olup olmadığına bakmadan kitap araştırırken rastladım. Lilith Musevilik ve Hristiyanlık inançlarına göre Adem’in ilk eşidir. Uzun, gür kızıl saçları olan kehribar gözlü, beyaz tenli çekici vücuda sahip bir kadındır. Tanrı, Adem ve Lilith’i cennette aynı topraktan yaratmıştır. Size burada Lilith
Yediveren
Yediveren, yedi öğretmen arkadaşımızın kaleminden çıkan yedi öyküden oluşuyor. Sıcak, samimi, akıcı. Bir çırpıda okunuyor. Öyküleri okuyunca kendi hayatlarımızdan da izler, benzerlikler bulabiliyoruz. Anadolu insanının yaşantısı gerçekte de üç aşağı beş yukarı aynı. Feden Ana'nın başından geçenleri; Çiftçi Hasan'ı; Pirinç Akıllı
#konusu
Lamia bir gün arkadaşıyla gittiği bir mekânda Güzey isminde bir adamla tanışır.. Bir arayış içerisinde olmamasına rağmen kendisini Guzey'in çekimine kaptırır ve ilişkileri başlar. Ancak Guzey'in bir sırrı vardır ve bu sır Lamia' ya aşık olması neticesinde ortaya çıkar..
#yorum
Lilith... Adem'le aynı anda yaratıldığına inanılan ve Adem'e itaat etmediği, kendisi ile Adem' in eşit olduğunu savunduğu için cennetten kovulan kadın...
Lilith ... Bu kitaptaki kadınla hiç bir alakası olmayan kadın...
Okurken kendimi kandırılmış hissettim .
Yazarın amacı neydi hiç anlamadım. Lamia kendi prensipleri olan özgürlüğüne düşkün bir kadından bir dakika da nasıl halayık rolüne girdi hiç anlamadım.
Olay ne kurgu ne hiç anlamadım.
Karakterlerin derinliği yok , herşey 5 dakikada olup bitiyor.
Yazar Lamia karakterinin neresini Lilith'e benzetti hiç anlamadım..
Elinde intikam almasını sağlayacak "degistirilemez" bir durum olmasa intikam falan da alamaz öyle dururdu ..
Kitaba edebi bir yön katmak amacıyla heralde osmanlıca kelimeler eklenmiş . Hani böyle resmen cümleyi yazıp sonra içinden bir kelime seçip dur bunun osmanlıcasına bakayım diyip değiştirilmiş.. öyle zorlama..
Hiç sevmedim.
Sadece Lilith ve Lamia ile ilgili mitin anlatıldığı bölümleri sevdim. Onlarında kitapla ilgisi yok zaten..
Esra pekin'in okuduğum ilk kitabı. Kitap din ve mitolojnin harmanlanarak, geçmişten günümüze kadın ve erkeğin birbirine üstünlük sağlamaya çalışmasını Adem-Lilith, Zeus-Lamia, Habil-Kabil ( Lamia-Güzey-Kuzey)üzerinden anlatmış. Kitap Aralarında altı çizilmeye değer çok az vurucu cümle vardı. Hikayede kopukluk vardı. ( Kuzey ve Güzeyin nasıl öldüğü, Lamianın neden ve nasıl olduğu vs. Lilith'in başkaldırısıyla ilgili daha iyi bir kitap beklerdim....
Tam bir hüsran.
Düpedüz sahtekârlık.
Arka kapak kitabı o kadar okunası kılmıştı ki, keşke sadece arka kapağını okuyup kenara koysaymışım.
Ben hayatımda bu kadar dışı süslü içi boş bir kitap daha okumadım. Uzun uzadıya anlatmaya bile değmez. Olay yok, durum desen o da yok. Koskoca Lilith'i benzettiği kadına bak ya inanılır gibi değil.
Türk senaristlerin ilham alacağı belki de aldığı bir kitaptır. Birbirlerinin yerine geçmeyi ve seks oyunlarını seven fakat birbirlerinin tam zıddı olan(bak sen şu işe) ikiz kardeş Kuzey ve Güzey'in aynı kadına aşık oluşlarını ve ikizlerden birinin diğerinin adını vererek kadınla tanışıp onu kandırışını okuyoruz. Sonra kadın intikam(!)alıyor, ikizler ölüyor, final. Ve bunları aynı benim anlattığım gibi kısacık anlatıyor.
Gereksiz ayrıntılara girmiş ayrıca. Kalemi de oldukça kötüydü, sürekli ama sürekli benzetme yapıyor. Sanki benzetme yapmasa cümle güçlü olmayacak diye ödü kopuyor.
Ben lezzetli bir kadın ihtişamını okuyacağım sanmıştım ama o kadar başkaldıran dediği kadın halayık oldu 5 dakikada :) Verdiğim paraya da, gözlerime de, zamanıma da yazık oldu.
Rüzgar Gibi Geçti ve Kuzey-Güzey Savaşının İç Yüzü
Dünya klasikleri arasında en sevdiğim.. Ve bir kez daha okumak istediğim bir eser ️ Savaş sonrası değişen hayatlar ve şartlar, gerçek sevgiyi bulabilmek adına harcanan koca koca yıllar.
Dünya'nın Kasım'a Görünüşü, Sema Aslan kalemiyle tanışma kitabım.Kasım bir badana ustası, karısı ev kadını.Tek çocukları Cengiz, onlar için sessiz sedasızdır, elektrikçideki işine gidip gelir.
Bir gün Cengiz, devlet tarafından alınıp götürülür.
Cengiz, Cengizler olarak bilinen, amaçları, Güzey'e gitmek olan bir örgütün lideridir.
Kasım, oğlu ile ayrı düşünce, çelimsiz yapısı âdeta ruhuna sirayet eder.Yağmur'dan bile korkar, alkole gömülür.
Dilekçe üstüne, dilekçe yazar oğlunu kurtarmak için.
Güzey devletçe sürekli izlense de kimse bilmez Güzey'in aslında neresi olduğunu?
Dünyanın Kasım'a Görünüşü'nü bir kayıp hikâyesi olarak okudum, okurken de zorlandım.
Sevip sevmediğim konusunda ise çok kararsız kaldım.
