HİCBİR KADIN BENİ YARATICIM KADAR İYİ TANIYAMAZ!
Son sayfalarına doğru Woolf'un elindeki kitabın yazarı ile geçirdiği diyaloğu ben de Virginia Woolf ile geçirdim. Aynı onun gibi geçirdim. Önünde şahıs yoktu ama kitabı vardı. "Ne yazması gerektiğini düşünürken neler yazdığını okumak için sayfaları cevirdim" diyordu. Bende bu kitabı
Emrehan Kanber / Bir Sevda Yolu
Bildiğimiz ama bazen göz ardı ettiğimiz, çoğu zaman şükretmeyi unuttuğumuz şeyler olur hayatımızın belli zamanlarında. Sanki bir maratondaymışız gibi koştururuz. Fiziken de ruhen de robotlaşırız çoğu zaman. Amacımız nedir, yolumuz nereyedir, düşünmek için durmayız bile çoğu zaman, unuturuz. Nereden geldik, nereye
Geleneksel Türk tiyatrolarından biri olan 'meddahlık' ile yoğurulmuş tatlı bir çocuk kitabıydı. Çocukların bir mağaranın içinde buldukları küplerden meddahın seyahenetmesi çıkar ve bunları mahallenin bakkalı Kanber Amca'yla birlikte okumaya başlarlar.
Çocuklara şehirleri, çeşitli bitkileri, atasözlerini, yardımlaşmayı, arkadaşlığı ve daha birçok şeyi güzel bir kurguda anlatan kitaptı. Bu yüzden gönül rahatlığıyla öğrencilerime okuyabileceğim, sizin de çevrenizdeki miniklere okutabileceğiniz güzel bir çocuk kitabı.
İstanbul-Üsküdar'da Mimar Sinan Mahallesi'ndeki Kanber Bakkal'ın çocukların kalbinde farklı bir yeri var.
Çünkü bakkalın içinde ve dışındaki raflarda bulunan kitaplar ücretsiz.
Dahası çocuklar kitapları okuyup özetini Kanber Bakkal'a anlattıklarında bakkaldan istediklerini ücretsiz alabiliyorlar.
İstanbul'da Kanber Bakkal'ın hikâyesini dinledik.
bbc.com/turkce/haberler...
"-Evet o günü bende hatırlıyorum Kanber Can. Şehir yağma ile karmakarışıktı. Bir de şu 'zalim' dediğimiz, 'kanlı' dediğimiz Selim'e bak! Askerini şehir dışında tutuyor; şehri yağmalatmıyor."
Sen, kavmin seyyidisin, senden hoşlanmayan o tabiattan
vazgeçmezse helak olur.
Mevla kelimesi, hem azatlı köle, hem de azat eden efendi manasına gelir.
Hazreti Ali Kerremallahü veche, kölesi bulunan Kanber Raziyallahü anhi azat etmiş,
azatnamesine mealen şu ibareyi yazmıştı: “Ey Kanber! Dün benim kölemdin, bugün
benim gibi hür oldun. Bana ne verilmişse, onlardan sana verdim. Şu azatnameyi Ali
yazmıştır.”
Mevla lafzı, sonra büyük ve efendi manasında kullanılmış, bu münasebetle
ve “Efendimiz” demek olmak üzere ulemaya “Mevlâna” denilmiştir. Hâlâ Fas
hükümdarlığında bulunanlara “Mevlay” tabir edilmektedir.