Sonra sırasiyle Yunan, İsrail, İngiliz, Amerikan, Fransız, Ermeni, Çin, Arap, Bulgar, Sırp, Romen, Çingene, Hotanto, Pigme kanları ve diğer birçok kanlar verildi. Beşerí Şef büyük bir medenî cesaretle, güzel nükteler yaparak bu kanları kendi kanına karıştırıyordu. Masanın üzerinde beş altı tüp daha kalmıştı. Sağlık Bakanı Doktor Pavlâki Özoğuzer bunlardan en baştakini alarak, bilinen ustalığı ile Beşerî Şef'e zerkedince şefte bir keyif, bir genişleme oldu:
- Kuzum Pavlâki, bu hangi kandı?
- Kürt kanı, aziz şefim!
- Ya, öyle mi? Kırmançi zoni? Bu kan pek hoşuma gitti. Gücümü ve neşemi artırdı. Bundan bir tane daha yapar mısın?
Roma’nın kurucuları dişi bir kurt tarafından emzirilmiştir. soyumuz da kurt kani olmasına şaşma. romanın erdemleri kanlıdır unutma ki şu arena savaş tanrısı Mars’a adanmıştır…
Gizemli bir dehliz gibi şehri dolaşıyorum
sıkıca tutuyorum kendimi şehre karışmaktan alıkoymaya
her yerimde urlar çıkıyor, biraz kürt, biraz köylü, biraz makina kangren oluyorum bahar geldiği için
urlarımı kesiyorum kör bir usturayla
ama kopmuyor onlar ve bana şehri dolaştırıyor
bırakabileceğim her şeyi bıraktırıyor bana
kızlardan geçilmiyor köprüler, ayak bileklerime dek
yükseliyor kız tortuları
tülbentlerden kanı süzülürken körpe yavruların
bir bazı şeyler bulmalı yüzümüze tebelleş olan bu korkuya
– Avluya çık
– Avluya kara bir şey bırakılmış
(bir bomba)
Bir gün Allah dostlarından biri hacca gitmek istedi. Bu niyetini çok dindar olan hanımına söylediğinde hanımı şöyle dedi:
"Ey şeyh, siz hac yoluna koyulmaya niyet etmişsiniz. Mübarek olsun. Gitme diyemem. Fakat hamile olduğumu biliyorsunuz, siz yokken ben ne yaparım? Bizi kime teslim ediyorsunuz?
Veli kul şöyle dedi:
DEVLET UĞRUNA KENDİNİ FEDA EDEN KAHRAMAN: URUNGU (BOZKURTLAR DİRİLİYOR)
Olay Örgüsü
İncelemeye geçmeden önce yine uzunca bir özet verelim.
Kür Şad ihtilali, Çin Kağanı Tay-tsung'u korku ve endişeye kaptırmıştır. Ne yapılacağını görüşmek üzere nazırlarını sarayda toplar. Çeşitli fikirler ileri sürülür. Sonunda Gök Türklerin
Atsız'ın 1940'lardaki kalem kavgaları: 19351940 arasında Atsız dergi çıkaramamış, daha çok bazı kitaplarının hazırlığıyla ilgilenmiştir. 1937'de Bozkurtların Ölümü'nün ilk bölümünü yayımlamaya başlamış, 1939 yılına kadar da Şükrullah ve Müneccimbaşı tarihleriyle meşgul olmuştur. 1940 yılında Atsız'ın tekrar şiddetli bir
Kürt halkı, başka halklarla karışmamış, kanı ve ırkı her zaman karışıksız olarak varlığını korumuştur. Tıpkı dilinin berraklığını koruması, başka halkların dillerine karışmaması gibi.
“Maksat bölücülük. Maksat nifak yaratmak. Bir vahim hatayı başka bir vahim hatayla çoğaltmak! Kanı kanla temizlemek! Asla affetmemek! Asla uzlaşmamak! Kürt, Türk, neyse ne, bizim insanımız hiç adam olmayacak mı?”