Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yoktun! Kim bilir kaç gece odamı kelebek bastı, aşkına adanmış hayallerim hasretinden kim bilir kaç ormanı yaktı! İçimde her gece biraz daha yetim kalan çocukluğum, içimi milim milim kemiren yokluğunla aynı paydalarda eşitlenemedi, ölümden beter hasretin hiç sadeleştirilemedi!Hayalinle sevişirken yastığımı sırılsıklam eden gözyaşlarım, delirmiş
Fakat o görünmedi. Bir sürü ilgisiz insan gelip gitti, postacı, marangoz, şişman bir satıcı kadın binaya girip çıktılar, sokaktan hiç umursamadığım onca kişi geçti, bir tek o gelmedi.
Reklam
MEKTUP ve ZAAF!..
- "(...)İşi mektuba döken erkek zaten meydan muharebesini kaybetmiş demektir! Kendisi, tavrı, edası, fizik bütünlüğü dışında dâvâyı postacı elinde fikre havale etmek, ne zaaf, ne zaaf!.."
Sayfa 180 - Ense Kökü'nde Feza, 2. Baskı 1976, Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
Düzinelerce önemsiz insan, postacı, bir marangoz, şişman bir pazarcı kadın evden çıktılar ya da eve girdiler, yüzlerce ve yüzlerce alelade insan sokaktan aceleyle geldi geçti, bir tek o, o gelmedi.
Fakat o görünmedi. Bir sürü ilgisiz insan gelip gitti, postaci, marangoz, şişman bir satıcı kadın binaya girip çıktılar, sokaktan hiç umursamadığım onca kişi geçti, bir tek o gelmedi.
Reklam
Her işe eşit ücret verilsin, işin niteliği değil, iyi ya da kötü yapılması belirleyici olsun. Kötü yapılan işe daha az, iyi yapılan işe daha çok ücret ödensin, kadın ya da erkek, bakan ya da postacı, hiç fark etmesin.
içindekinin içindeki
Gustave Flaubert'in yazdığı Madame Bovary (1856) adlı romanı kim bilmez? O mutsuz kadının dramını. Emma Bovary'nin o boğucu, o huzursuz ve tatminsiz dünyasını. İlginç olan, sanatçının bir gün kahramanının kimliğini açıklamak zorunda kalmasıdır. Flaubert bir gün şöyle demiştir: Madame Bovary benim! Flaubert'in anlattığı, gerçekte
Sayfa 113 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Fakat o görünmedi. Bir sürü ilgisiz insan gelip gitti, postacı, marangoz, şişman bir satıcı kadın binaya girip çıktılar, sokaktan hiç umursamadığım onca kişi geçti, bir tek o gelmedi.
- Postacılar, doğru. Mektupları düşünür. Onları taşır. Onların içinde saklı kaderi taşır. Görevi bu. Ellerimi tutuyor. Yanaklarımdan öpüyor. - Sen iyi bir adamsın Postacı. Dünyada iyiler azalıyor, kendine iyi bak. Ahmet Bey'in eşine selamlarımı söyle. Ona de ki; Ahmet Bey'i gördüm de. Yaşlı bir Alman kadın bizi görüştürdü. İşler yolunda de. Yakında döner, meraklanma de. Artık gözyaşlarımı tutamıyorum. Ağlayarak arabaya doğru gidiyorum. Son bir defa geri dönüp kapı eşiğinde bize el sallayan kadına bakıyorum. Helal olsun kadın sana. Almansın falan ama, adamsın yani.
Sayfa 76
Reklam
Postacı, kadın eve girinceye kadar bulunduğu yerde kalıyor. Ne ileri, ne geri. Kaderini bu kadının kaderine bağladı sanki. O gülünce gülecek, o ağlayınca ağlayacak. Şimdi de eli kırılmış. Dönüyor, keçi yolundan kahveye tırmanmaya başlıyor. Eli kırılmış ha! İyi-kötü şimdiye dek yazısını öpüp kokluyordu. O da çıktı elinden Kadının kırılmayan bir uzvu kalmadı. Yakında düşer. İçinde çürüyen bir ağaç gibi birden devrilir. Bir şey yapmam lazım ama ne? Ama ne, deyince duruyor, geride aşağılarda kalmış eve bakmaya başlıyor. Evin kapısında kadın. Kadının elinde mektup. Kadının yüzü büyüyor, büyüyüp yaklaşıyor. Yaklaştıkça değişiyor. Ap-ak bir değirmi çehre, iri ela gözler, fındık burun, düğme dudaklarıyla gencecik karısı oluveriyor. Kaybolunca, Postacı yeniden yokuşa vuruyor. Mesele basit; kadına duyduğu ilgi onu kaçıp giden karısının yerine koymasıyla ilgili.
Sayfa 63
115 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.