Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ahlak Bariyeri
Cevahirlal Nehru bir keresinde İngiliz idaresindeki Hindistan'ı bir eve benzetmiş, İngilizlerin evin en güzel odalarında, Hindistanlıların ise hizmetli müştemilatında yaşadıklarını söylemişti. Şöyle devam etmişti: "Her ülke evinde olduğu gibi alt katta da değişmez bir hiyerarşi vardı; kahya, uşak, aşçı, erkek hizmetçi, kadın hizmetçi,
Eğitim ve İngiliz Dili
Oxford'da verdiğim konuşmanın ardından genç bir İngiliz bir İnternet sitesinde şöyle yazmıştı: "İngiltere, bağımsızlık için gerekli olan aracı Hindistan'a temin etmiştir. Modern demokrasi, bir anayasa ve insan haklarının teminat altında olduğu kendi kendini yönetme fikirlerini Hindistan'a yurtdışında tahsil görmüş
Reklam
İbn Arabi ve Kamil İnsan
Sufi felsefesi açısından Rumi, daha çok vecdi ve şiirselliği temsil eder, ancak daha teorik ve kurgusal bir ifade tarzı da söz konusudur. Kamil insan kavramı, bilhassa İbn Arabi'ye (1165- 1240, bundan sonra Arabi olarak adlandırılacaktır) atfen kulla­ nılır. Sufiler kendisini Şeyh-i Ekber ve Muhyiddin (Dini İhya Eden) olarak adlandırır. James
Joe Tindall yine saatine baktı. "Cumartesi akşamı, Roy. Şimdi çıkıp arabayı çok hızlı sürersem belki U2 konserinin ikinci yarısına yetişebilir, sonrasında da güzelce sevişebilirim. Bence toprak örneklerini tanımlayabileceklerin hepsinin de bu gece için planları vardır, göreceksin." "Canlı canlı gömülen adamın da planları vardı, Joe. Bugün evlenecekti." "Lanet olsun." "Öyle de denilebilir."
Sayfa 170Kitabı okudu
"Roy! Nasılsın? Gazetelerde gördüm seni bugün." "Ya evet, defol git. Ne istiyorsun?" "İyi misin?" "Hayır, değilim." "Meşgul müsün?" "Meşgulü nasıl tanımlarsın?" "Hayatında hiç soruya soruyla cevap vermediğin oldu mu acaba?" Grace gülümsedi. "Senin oldu mu?"
Küba'daki İspanya-Amerika Savaşı'nda (1898-1901) dehşet verici rakamlara ulaşan sarı humma kaynaklı ölümlerin üzerine 1900'de ABD ordusu içinde bir Sarı Humma Komisyonu kuruldu. Kurulun başına Johns Hopkins Üniversitesi'nden Walter Reed ve ABD ordu- sunda görev yapan askeri doktor James Carroll getirilmişti. Havanalı doktor Carlos Finlay daha
Sayfa 99
Reklam
Metz "insan bilimlerinin” genel projesine sadık kalır. Bu bilimler araştırma nesnelerini özerk kılar, birbirinden ve birbirine bağlayan ilişkilerden (sınıf mücadelesinden) kopararak ayırır. Çünkü bu bilimlerin reddettiği temel, net bir biçimde tarihsel materyalizmin temelidir. Bu açıdan Metz’in göstergebilimi bir istisna değildir ... İnsan bilimlerinin çoğalması, laboratuarlarında saklanmak isteyenler için gerçekten çok yararlıdır - onlar her zaman bir misafire bir sonraki kapıyı denemelerini, başka bir çekmeceye ya da rafa bakmalarını söylerler. Bu nedenle Metz şöyle söyleyebilir: “Bu düşünceler filmlerin yapısal analizinden çok genel epistemolojinin farklı sorunları olmalarının yanı sıra sinemasal yaratımın (ve izlerken alımlamanın) sosyo psikolojisini içerir."... Bu yolla ideolojik mücadeleyi yoğunlaşmış biçim içinde ifade eden sorun, sanki ideolojik mücadele kesin olarak her fılmsel sistemin oluşumuna müdahale etmiyormuş gibi, olur olmaz filmin önüne ya da arkasına, bir yerlere itilir.
Metz daha en başında Fransız dilbilimcilerin Saussure’den sonra adlandırdıkları biçimiyle sinemanın bir dil mi yoksa bir dilyetisi mi olarak değerlendirilmesi gerektiği sorunuyla yüz yüze gelir. Saussure’ün dil’i “karşılıklı iletişim amacına yönelik bir göstergeler sistemi” olarak tanımlamasından yola çıkan Metz sinemanın bir dil statüsünden
Özgünlük, yenilik, eşsizlik ve bir kişiye mahsus olma burjuva sanatının en yüksek erdemleridir ve bu nitelikler çarpıcı ve şaşaalı bir biçim de sergilendiğinde dehanın ortaya çıkışı olarak değerlendirilir. Dahası Marcel Duchamp’tan bu yana bir sanat yapıtının icrasında bu niteliklerin açığa vurulması bile gerekmez; çünkü yaratıcı deha olarak
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.