Tecrübeli danimarkalı psişik, parapsikoloji uzmanı 1922de 2h tekkede zikirlere katılarak, mutasavvıflarla sohbetleyerek, tasavvufu tecrübe etmeye çalışmış. Kolay okunan, su gibi kayan tasavvufa ilk giriş öğreğinde yazım tarzı, dolu, özet yazmasından, uslübundan uğraştığı, bilgili olduğu belli.Bağlantıları, tanışları yüksek, daha önce doğu
Evet, o saatte uyunur ve güven verir bu, çünkü endişeli bir yüreğin en büyük arzusu, sevdiği kişiye sonsuza dek sahip olmak ya da ayrılık zamanı gelip çattığında, tekrar buluşuncaya kadar, bu kişinin derin rüyasız bir uykuya dalmasını sağlamaktır.
“Bir kulübede bir saraydakinden farklı düşünülür” Marx
Marx’ın “ideoloji” anlayışını keşfetmek için formül tersine çevrilmelidir: eğer kulübedeki köylü bir saraylı gibi düşünmeye başlarsa, onun ideolojik düşündüğünü, yani “düşüncesinin” kendini doğrulayamayacağını söyleyeceğiz. Bunun anlamı düşünmenin “evrensel” bir faaliyet olmadığı, bilakis koşullu, adanmış ve dünyaya bağlanmış bir duruş olduğudur. Düşünmek kaygısızca, rastgele seçilmiş olmayan bir bakış açısına sahip olmak demektir.
kendinde “farklı düşünmek” diye bir şey yoktur, daima başkasından farklı düşünülür, o başkası da bir diğerinden farklı düşünür, ta ki bütün toplumsal dünya katedilene dek.
Doğa uluslar, sınıflar ve kastlar yaratmaz, sadece bireyler yaratır (Spinoza). Bu ulusların, sınıfların, ailelerin ve diğer toplumsal grupların hayali olduğu veya varolmadığı anlamına gelmez, daha ziyade tarihsel ve genetik olarak oluşmuş bulunan bu insan topluluklarından birine ya da birçoğuna mensup olabilmek için etkin bir katılımcı olmak gerektiği anlamını taşır.
Yani demem o ki Ömer Efendi; belki de insan lüks otelde tatil yapıyor diye ya da pahalı bir tekneye sahip diye değil, kendini hayata ait hissettiğinde yaşar. Denize nazır mekanlarda raconuna göre eğlendiğinde yaşamaz kimse, mevsimleri fark ettiğinde yaşar. Lüks restoranda poz vere vere yemek yerken yaşamaz insan, tavadaki menemenin dibini sıyırmak için sevdikleri ile yarıştığında yaşar. Ev almanın, araba sahibi olmanın, araba değerinde saat takmanın, pahalı mekanlara girip çıkmanın yaşamakla alakası yok. Yaşamak dokunmakla, koklamakla, sevmekle, sonbaharla, yazla, güneşle, yağmurla, gülüp ağlamakla, anlaşmakla ve anlaşılmakla ilgili bir şey. Basit şeyler istediğinde yaşarsın, olağan akışın parçası olabildiğinde... Diğerinin adı sadece paralı olmak. Para zenginlerindir;yaşamak ise isteyen herkesin, hepimizin...
Bir din, insanı doğru yönde davranmaya yöneltebiliyorsa, bir sürü doktrin ve ideoloji yığınından daha yararlıdır. Temel dinsel davranış biçimimiz, karakter yapımızın bir belirişi olarak da de- ğerlendirilebilir. Çünkü biz, yücelttiğimiz değerlere bağlıyızdır ve bizim davranışımıza yön veren, bu yüceltilen şeylerdir. Bi- reyler çoğu kez toplumda
Sahip olmak" şeylere, nesnelere ilişkindir ve bunları görüp, tutmak ve de tanımlamak kolaydır. "Olmak" ise, yaşantılara ve bazı içsel süreçlere dayandığı için, dile gelmesi, tanımlanması- zor ve hatta imkânsızdır. Kişilik dediğimiz, dışa vuran yanları- mızı, yani taşıdığımız maskeleri tanımlamak mümkündür. Çün- kü bu, dışlaşmış bir
Tüm zamanlar boyunca, derinlikli insanların hayvanlara merhamet etmelerinin nedeni, yaşamdan acı çekiyor oluşları ve acının dikenini yeniden acının kendisine yöneltecek ve onun varlığını metafizik olarak anlayacak güce sahip olmayışlarıdır; anlamsızca acı çekildiğini görmek, ta derinlerden öfkelendirir insanı. Bu yüzden, yeryüzünün birden fazla
İnsanların çoğu, açgözlülük ve sahip olmak ihtirasının kendi gerçek isteklerine kulak verme konusunda onları nasıl engellediğinin farkında bile değillerdir.
Yazarla ilk tanışmam sanırım iki sene öncesine rastlıyor diyebilirim. Stefan Zweig'in "Dünün Dünyası" adlı kitabında rastlamıştım ilk defa ismine. Zweig tavsiyesi üzerine kendisini not almıştım defterime. Okuduğum kitaplar içerisinde bir kitap tavsiyesi gördüğüm zaman çölde su bulmuş gibi hemen atlıyorum üzerine. Not alıp