SabahattinnAli'nin ''Kürk Mantolu Madonna'' ve ''İçimizdeki Şeytan'' romanlarını okumuştum. Bir tek roman olarak ''Kuyucaklı Yusuf'' kaldı. Okumaya kıyamayıp onu biraz daha bekletmeye karar verdim ve ilk öykü kitabını okudum. Gerçekten çok güzel konuları kelimeleriyle çok güzel anlatmış. Aklımda kaldığı kadar bazı öykü notlarım şu şekilde: ''Portakal'' kısa olmasına rağmen beni çok etkiledi düşündürdü. Emek, değer, eder gibi kavramlar hala zihnimin içinde dolanıp duruyor.
''Sıgara'' çok değişik bitti ve güldürdü. İnsanların hayatları bazen çok farklı oluyor , herkes hayata farklı bir pencereden bakıyor. Bazen başkalarının pencerelerini kendi penceremiz gibi düşünüp, ona göre yorumlayıp olaylara o şekilde yaklaşıyoruz. Bu da çok farklı tepkilerle karşılaşıp dumur olmamıza sebeb oluyor.
''Beyaz Bir Gemi'' de güldürmedi beni diyemem. Daha derinden bakınca treji komik bile diyebilirim.
''Böbrek'' de ve ''Cankurtaran'' da üzüldüm. İnsan sağlığı bu kadar pahallı ve de ucuz olmamalı. Bazı mesleklere paha biçilemiyor. Mesleği icraat eden kişi için de karşıdaki insan içinde geçerli olmalı bence.
''Bahtiyar Köpek''de her zaman aklıma takılan bir konu ele alınmış. Kimileri açlıktan ölüyor bu dünyada kimileri çok yemek yemekten. Bazen bir köpeğe harcanan emek on insana düşmüyor.
''Çirkince'' Şirince nin hikayesini anlatıyor. Güzel bir şehirken adı Çirkince olan şehir yıllar sonra böyle bir şehir çirkin olamaz deyip Şirince olarak değiştirilir. Lakin şehir çoktan değişmiştir.
Diğer öyküler de gerçekten okunmaya değer. O zaman iyi okumalar..
Koşmasaydım Yazamazdım
René Descartes ‘ın meşhur Cogito Ergo Sum’unun (Düşünüyorum, o halde varım) 
Haruki Murakami ‘nin kalemine sirayet etmiş halini okuyacaksınız.
Rene Descartes, varoluşun anlamını ve temelini düşünme eylemine bağlarken; Murakami, varoluşsal anlamını koşu
