Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mehmet, Hazreti Muhammed'in ve dört bin peygamberin, babası Sultan Murat'ın ruhu, çocuklarının başı ve kılıcı üzerine yemin eder ki, fethin ardından üç gün boyunca kentin yağmalanmasına izin verilecektir. Bu surların ardında ne varsa, her türlü ev eşyası, define, mücevherler ve sikkeler, erkekler, kadınlar ve çocuklar zafer kazanan askerlerin olacaktır!
Sanat Felsefesi, Estetik, Schiller, Ressamlar
_Alçak bir takım ihtiyaçların tatmini için kullanılan yetenek, güya artistik bir şekil verir kirli bir muhtevaya. Sanatçı, zayıflık ve kötülükle insanları aldatır ve kendilerini aldatmalarını kolaylaştırır. Sahtekârdır çünkü manevî susuzluklarını temiz bir kaynaktan doyurduklarına ikna eder onları. Sanat’ın nimetinden mahrum kalınan böyle zamanlar
Reklam
Mehmet, Hazreti Muhammed'in ve dört bin peygamberin, babası Sultan Murat'ın ruhu, çocuklarının başı ve kılıcı üzerine yemin eder ki, fethin ardından üç gün boyunca kentin yağmalanmasına izin verilecektir. Bu surların ardında ne varsa, her türlü ev eşyası, define, mücevherler ve sikkeler, erkekler, kadınlar ve çocuklar zafer kazanan askerlerin olacaktır!
UNUTULMAYACAK TARİHİ GERÇEKLER
1)16. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin gelişme yolu üzerinde direnmiş ve Türk orduları ile savaşa tutuşmuş olmasından dolay Katolik Avrupa tarafından kendisine "Hıristiyanlığın şövalyesi" unvanı verilen Boğdan Beyi Büyük Stefan'ın ölüm döşeğin de evlatlarına gayet ibretli bir şekilde: "Belki de yakında himayeye muhtaç
Sayfa 127 - Doğan KitapKitabı okudu
KORKU'YA ŞİİR
Her adımda gaipten sesler duyarım. Bir ses seslenir korkularıma, İrkilir yüreğim, titrer bedenim. Tüm yaptıklarımdan utanç duyarım. Gece yarıları sesler duyarım, Hiç uyumayan korkularımdan. Ürpertir bedenimi tüyden yatağım, Sanki yatağım musallat taşından. Bazen vicdan azabı, bazen pişmanlık Kaplar yüreğimin en derinini O günden beri kafamda bir tuhaflık, Çalar bütün geleceğimi. Penceremden sızan ayın ışığı, Boğar beni karanlıklara. Ne zaman kapansa göz kapaklarım, Götürür beni umutsuzluklara. Sıkar boğazımı korku düğümü, Tıpkı celladın ilmiği gibi. Kim çözebilir bu kör düğümü, Tıpkı İskender'in kılıcı gibi.
Yeniçeri
Otoriteler hep bir ağızdan yeniçeri ordularını Sultan Orhan'ın oluşturduğunu söyler, ancak bu askerlerin 15. yüzyılın başından daha önce Osmanlı ordularının önemli bir unsuru olduğunu gösteren herhangi bir somut bulgu yoktur. Kosova (1389) ve Nikopolis [Niğbolu] (1396) zaferleri ağır zırhlı sipahiler tarafindan kazanılmıştı: Nigbolu'da, Sigismund'un yenilgisine büyük ölçüde Stefan Lazareviçin Sırp şövalyelerinin hücumu yol açmıştı. Kanuni dönemine kadar yeniçerilerin sayısı 12.000i buluyordu. Yeniçerilerin erken başarıları Ingiliz okçusunun başarı nedenleriyle tamamen aynıdır. Bu erken dönemin silahı yaydı. Batının uzun yayı değildi ama yine de son derece etkiliydi. Yeniçerinin yay dışındaki teçhizatı çok basitti: Savunma silahı taşımıyor, sadece sivri uçlu bir keçe başlık ve dizlerine kadar uzanan bol gri bir gömlek giyiyordu. Yay ve sadağının yanında, bir palasi ve uzun bir kılıcı vardı. Sofuca bir disiplin yakın dövüşte onu yenilmesi zor bir düşman haline getiriyordu, ancak yeniçeriler bu savaş türü için tasarlanmamışlardı. Bir sipere saldırdıkları ya da hücuma geçtiklerinde, kendi alanlarının dışına çıkmış olurlardi. Zırhlarının olmaması, tek başına ele alındığında, yüz yüze çarpişmak için oluşturulmadıklarını göstermeye yeter; asla kargı kullanmamaları da dikkate değer bir olgudur. Îngiliz okçusu gibi, kargıyı ya savunma mevzilerinde ya da süvariye destek olarak kullanılıyordu.
Sayfa 122