Türkler yerleşik hayata geçtikçe dini daha mükemmel bir şekilde öğrenip benimsedikleri gibi, bu yeni hayat tarzı onların birbirlerine daha çok yaklaşıp kaynaşmasını sağlayacak şartları da yaratmıştır. Sosyal yapı siyasi yapının temelini oluşturduğu için, Türklerin en sağlam devletleri en çok yerleşik hayata dayandıkları zaman kurulmuştur.
Sayfa 166Kitabı okudu
"Bugünden sonra dîvânda, dergâhta, bargâhta (mecliste ve meydanda) Türkçe'den başka dil kullanılmayacaktır" şeklindeki meşhur emirnâmesi işte bu sırada verilmiştir. Çokları bunun Karamanoğlu Mehmed Bey'in Türkçülüğünden, milliyet şuûrunun kuvvetinden doğmuş bir emir olduğunu sanarak, Karamanoğlu'nu Selçuklular'a karşı milliyetçiliğin savunucusu gibi görürler. Aslında Karamanoğlu'nun bütün gâyesi, devlet idaresinde bulunan okumuş tabakanın yâni aydınların etkisini ortadan kaldırmaktı. Kendisinin hiçbir tahsili ve kültürü olmadığı için Selçuklu idarecileri karşısında eksiklik duyuyor, oralarda ne olup bittiğini bir türlü anlamıyordu.
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
Samatya'da lmrahor Şeyhi'nin de faaliyeti mühimdi. Bu dergahın şeyhi ve biraderi hukuk talebesinden Vehbi Efendi'nin de Paris'le münasebeti vardı. İzinli olarak Tıbbiye ve Eczacı Mektebi talebeleri, cuma geceleri bu dergaha devam ederler bu sayede el altından gazete ve mecmuaları ele geçirirlerdi. Bilhassa bizim Yenicami'deki berberimiz, tarikat-ı Bektaşiye'den Hacı Haşim Efendi de Jön Türkler'dendi. Hacı Haşim, eline geçen bu gazete ve mecmuaları Merdivenköy dergahında Bektaşi şair Harabi'ye yollar, o da tekke mensuplarına okuturdu. Topkapı Sarayı'nın içinde de Jön Türk teşkilatına mensup kimseler vardı. Denilebilirdi ki şehrin her semtinde, mektep olsun, dergah olsun, tekke veya kıraathane bulunsun, hiç umulmayan kimseler bu teşkilata dahildir. Hepsi Padişah'a karşı diş biliyor, bir gün saltanatı yıkarak iktidara hür fikirli bir padişah getirmeyi düşünüyorlardı. Islahat ve meşrutiyete, cumhuriyete kadar bütün yeni ve hayırlı hareketlere ordu mensupları rehber olmuşlardı. İşte bu tarihte Harbiye ile Bahriye ve Askeri Tıbbiye birbirleriyle rekabet halinde idiler. Heybeliada'daki Bahriye Mektebi mezunlarından Edirneli Mülazım Sami Efendi, Paris'ten gelen bu gazeteleri, o tarihte Edirne Postanesi'nde genç bir memur olan Kırcaali'de doğumlu Talat Efendi'ye gizlice gönderiyordu,
656 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Kemal Tahir'i bu kadar geç okumak ve tanışmak gafletine düşmüşüm. Edebiyat tarihimizde önemli bir yer teşkil ettiğini bilir fakat okumamazlık yapardım. Devlet Ana, Esir Şehrin İnsanları ve Esir Şehrin Mahpusları kitaplarını edindim. İlk olarak Devlet Ana kitabını okudum.  Kitap, yazıldığı tarihte beklenmeyecek kadar güzel kurgulanmış ve sürükleyici bakımdan gayet güzel bir eser sunmuş. Kurgunun yanı sıra içeriğinde barındırdığı küçük tarihi de değinmesi okuyucuya güzel bir duygu aşılıyor. Eski Osmanlı dilini pek sevmediğim için okumakta yer yer zorlandığım zamanlar oldu. Bazı zamanlarda da, karakterin ağzından uzun uzadıya demeç vermesi sıkılmama sebep oldu. Fakat, öyle güzel yerler vardı ki saatlerce okuyup zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım vakitler sundu bana.  Osman Gaziyi, Orhan Gaziyi kurgulanmış ve doğru senaryolaştırılmış halde tanıma imkanı sunuyor. Tarih kitabı olmadığını bildiğim halde tarih kitabı imişçesine de okuduğum yerler oldu. Osmanlı için, Türkler için kadının yeri ve savaşçılığını da gayet sade bir şekilde gözlemlemiş oluyorsunuz. Osman bey zamanında, kayı boyu iken bu kadar çok şarap tüketiliyor muydu? Bilgim yok fakat kitapta bolca tüketildiği yazılmakta. Gerçeğe dayanıyor mu yoksa kurgunun bir ürünü mü bilgim olmadığı için yorum yapamıyorum. Kemal Tahir okumak güzel şey. Devlet Ana kitabı güzel bir eser. Edebiyatımızda bu denli usta kalemin olması zenginlik katmakta.
Devlet Ana
Devlet AnaKemal Tahir · İthaki Yayınları · 20137bin okunma
Milletimizin, târihte yetiştirdiği büyük adamlarla, bu arada, dilimize, edebiyâtımıza, şâheserler kazandırmış, büyük şâirlerle iftihârı, eski bir Türk fazîletiydi. Eski Türkler, böyle büyüklerini, üstelik, bilerek, anlayarak, okuyarak severlerdi. Kader, bu fazîleti bizden alıp, başka milletlere vermiştir. Son asrın, her şeyden çok başkalarına hayran yetiştiririlen, kozmopolit münevverleri (!) arasında bu asil duygu ve bilginin her gün biraz daha söndüğü görülüyor. Bugün, bilmem, Türkiye'de Fuzûlî'yi, önce hiç tanımayanlar, sonra, tanıyıp da okumayanlar, nihâyet okuyup da anlamayanlar yanın da bir de Türk şâiri saymayanlar bulunduğunu bilir misiniz?
Sayfa 108Kitabı okudu
Gerek Türk Ortodoksları gerekse Cumhuriyet Tarihi açıdan önem arz eden mazbatayı burada doğrudan aktarmanın gerektiğine inanmaktayız: "İşbu 1922 senesi aclış-i teşrini evvelinin dördünc müsadif 21 Eylül 1922 çarşamba günü zevali saat birde Umum Anadolu Türk Ortodoks kilise kongresi Zincidere'de manastır bahçesindeki köşkte fevkalade
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.