Açlık ve sussuzluğum, en derinlerden gururumu hedef alarak ellerimi ecrin kapısının tefekkür ziline götürürmüş. Geçmiş hataların yazdığı akitin her bir kuralının,her bir pişmanlığa tek seferlik hayatlar bahşettiğinin kanıtı;tabiatta ölüme yatan hayatlardan, hayat bahşeden uyanışlara kadar olan yolun coşkulu memnuniyetidir. Bir geceye varma ânı elinde, yavaş yavaş yükselir oldum farkındalığın manzarası önünde. Tebessüm sebepleri sevgilerde bir o kadar elem tadı hissetmek, şevkatin anlamsızlığına bir değer taşması daha yaşatır oluyor. Yapboz parçaları gibi dağılmış gönüllerin samimiyet diliyle tahammül masasında bir bağlanma içgüdüsü baş gösterir de özlem ateşi suya yenik düşermiş. Bir kitap yazılmış sükut çeşmesinin saadetine kapılmış ruhlara. Ön sözünden son sözüne kadar okundukça her iki sayfa arasındaki mesafede ıhlamur molası verdirirmiş. Ölgün kelimelerden alınmış kanaatkarlığın kokusu, arzuları gece ile gündüz, Aşk'ı ise divanelik ve dervişlik salıncağını firdevs dalında sallayan ellere bırakırmış.
#minamalyazı #minimalis #mnzvr13 #şevkat #memnuniyet #tahammül #samimiyet #tebessüm #enaniyet #irade #sükut #erdem #temaşa #farkındalık #kanaatkarlık #idrak
i.hizliresim.com/zja7X7.jpg
Evvela incelemeye şu soru ile başlamak gerekiyor: ‘İnsan neyle yaşar?’ Bu sorunun cevabı kitapta anlatılan hikayelerde açıkça belirtiliyor. İncelemenin sonunda bu sorunun cevabını zannımca vereceğim.
Tolstoy’un kaleme aldığı ‘İnsan neyle yaşar’ kitabı temelde aynı değerler üzerine oturan, 6 farklı kısa
Ümitsizlik ve matem, heyecan ve telaş, küfür ve feryat gibi elem verici hatıralarla dolu olan bu odada bir defa olsun ciddi bir tebessüm belirtilerine rast gelmek istedim, maattessüf muvaffak olamadım.
İnsan eski zamanını düşünse, ya lisanı veya kalbi, ya (âh, âh) veya (oh, oh) tahattur(hatırlama) veya telaffuz edecektir. Âh, müstetir(gizli) elemin tercümanıdır. Oh, ruhta muzmer(saklı) bir lezzet ve nimetin muhbiridir.
Âh'ı dedirten, lezaiz-i maziyenin(maziye ait lezzetlerin) tasavvur-u zevalidir(son bulcağı düşüncesidir). Çünki zeval-i elem(elemin sona ermesi) lezzet olduğu gibi, zeval-i lezzet de elemdir. Şâirlerin divanları, tasavvur-u zeval-i lezzetten(lezzetin son bulacağından) gelen bir elem-i fikrînin birer feryadıdır.
Oh yani Elhamdülillah dedirttiren, âlâm-ı maziyenin(maziyr ait elemlerin) tasavvur-u zevali, verdiği lezzet-i ruhaniyenin unvanıdır. Demek muvakkat lezzetten ziyade, muvakkat eleme tebessüm etmeli, hoş geldin demeli.
Sünuhat - 116
kıymet-bilir nezaket ehli Hüsnü Hamuş Hocamdan..
Aylardan temmuz
Bedbahta ma'ruz
Nesi varmış acaba?
Koymuş kapıya devlet baba
Bilemeyiz oğul haber verildi bu sabah
Yokluğun buz gibi soğuk
Uzaklardan bir ses olmanı isterdim, bir selam, bir nefes... 'Üşüme' diye seslenmeni isterdim... Bir el olmanı isterdim, bir kol... 'Özledim' deyip sarılmanı... En karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim kınalı bir bahar gibi, umut ışığı olmanı isterdim hayatıma... Gelseydin ve yaslasaydım başımı omuzuna,
Önsöz çok etkileyici yazarın kaleminden.Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın evinde çıkan yangından kurtarılan eşyaları yeni kiraladığı evine gelir.Birçok kitapları yanmıştır.Başını duvara dayar ve bir çocuk gibi ağlar.Yanında bulunan arkadaşı onu teselli etmek için yangında kurtulan kitaplardan rastgele bir sayfa açar ve ordan seçtiği bir cümle ile ilgili bir roman yazmasını ister.Ve cümle şöyledir:
“Bir felaketzede için yeisin en acı manzarası,
gözyaşlarından ziyade kendinin tebessüm-i elemini görmektir.”
İşte üç-dört yüz sayfa kitap bu iki satırdan sonra dünyaya gelmiş...
Aldatma,aldatılma,sadakat,evlilik kurumu,karı koca arasındaki geçimsizlikler,aşk,acı,medeniyet ve geri kafalılık,yalanlar ve her karakterden ayrı bir hayat felsefesi Tebessüm-i Elem.
Kenan ile Ragibe birbirlerini severek evlenirler.Modern bir evliliği olmasına rağmen bir muhabbet-hanede çalışan Vuslat’a kapılır.Yaşadığı macerayı öğrenen karısı Kenan’dan ayrılır.Annesiyle,kız kardeşiyle arası bozulur.İşinden ayrılır.Kendi felaketini hazırlamış ve vicdanıyla kalmıştır.Yarı deli hallerde tebessüm-i elemini taklit eden baykuşlarla tepede viran değirmende yığılır kalır.