Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Asıl hevesimiz mesleğin kandan, ameliyatlardan, havalı ilaçlardan, pahalı tetkiklerden oluşan temel işleyişine dahil olabilmekti. Fakat bugün anlıyorum ki akademik anlamda en başarılı, sürekli okuyan ve en son araştırmalardan haberi olan, belli bir kan tahlilindeki belli bir pozitif sonucun olası bütün nedenlerini tek nefeste sayabilen veya neşteri büyük bir ustalıkla kullanabilen bir doktor olmanız iyi bir doktor olduğunuz anlamına gelmeyebiliyor. İnsani seviyede iletişim kurma, empatiyle yaklaşma, anlama, hastayla birlikte üzülebilme, hastayla (yüzeysel bile olsa) bağ kurabilme yetiniz olmadan iyi doktorluk yapmanın imkanı yoktur. Risklere, belirsizliklere ve verilmesi gereken önemli kararlara dair iletişim kurabilmek, işimizin önemli bir parçası. Bunu da karşımızda duran kişinin bir hastadan, hastalıktan ibaret olmadığını; muayene odasının dışında o insanın birilerinin annesi-babası, eşi, iş arkadaşı olduğunu ve sağlığını da sağlığı konusunda vereceği kararları da doğrudan etkileyen pek çok sorumluluğa ve psikolojik gerilime tabi olduğunu anlayarak yapabilmek gerekiyor. Empati ve iletişim olmazsa robottan farkımız kalmaz. Bir doktorun ağzından çıkan sözlerin acemice kullanılan bir neşter veya yanlış reçete edilmiş ilaç kadar zararlı olduğu pek çok duruma rastladım.
Sayfa 138 - Metis BilimKitabı okudu
Peki, nedir hafıza? Çoğumuz onu isimler, yüzler, telefon numaraları ile bağlantılı olarak düşünürüz fakat aslında hafıza bundan çok daha fazlasıdır. Biyolojik sistemlerin en temel özelliğidir. Hafıza, deneyimi zaman içinde taşıma kapasitesidir. Egzersiz yaptığınızda gördüğünüz değişiklikler gibi kasların bile hafızası vardır. Fakat en önemlisi hafıza beynin ne yaptığı, bizi nasıl oluşturduğu ve geçmişimizin geleceğimizi belirlemesini nasıl sağladığıdır. Hafızanın bizi biz yaptığını söylemek yanlış olmaz. Tina'nın önünde duran engelin büyük bir kısmı ise hafızasında yer etmiş taciziydi.
Reklam
Bakış Acısı
Hanife Mert Hanım'ın 4 bölüm 400 sayfadan oluşan #BakışAcısı eserini
Dilek Fırıncı
Dilek Fırıncı
Özdemir moderatörlüğünde #okudum. Bu eseri okumadan önce #DüşBatımı eserini okumanızı tavsiye ederim. Her ne kadar ayrı eserler olarak algılansa bile birbirinin devamı olduğunu belirtmek isterim. ️️️️️️️️️️️️️️️️ Eser zamanlar arasında geçişlerle 1984 yılları ve
İnsan, yaşamıyla ilgili olarak çoğunluğun tercihlerini örnek alma zorunluluğunu hissetmemeli, aklı temel almalı, akla karşı duran kalabalıktan kendini kurtarmalıdır.
Sofist felsefesinin bir çeşit kelime di­yalektiği olduğu ileri sürülmüştür. Ama asıl fark, "nesnelerin ve gerçeğin bağlantıları üzerine yürüttüğümüz yargılar zorun­ lu olarak çelişiktir" ilkesini gerçek diyalektiğin kabul etmesi­ ne karşıhk, aynı karşıtlık ilkesi üzerinde duran sofistlerin, bu ilkeyi tezlerini pekiştirmek için değil, başkalarının iddialarını çürütmek için kullanmalarından doğmaktadır. Sofistlerin var­dıkları temel sonuç, aynı nesne üzerine yürütülmüş iki çelişik yargıdan birinin doğru olmayacağıdır. Başka bir deyişle, sofist­ler aslında, özdeşlik ilkesine bağlı kalmakta ve karşıtlığı kabul etmemektedirler. Ama bunu, açıkça değil, kapalı bir biçimde yapmaktadırlar.
Dinin bugün pek ilgi çekmeyen birşey gibi görünmesinin nedenlerinden birisi, birçoğumuzun, artık etrafımızın bilinmeyenle çevrili olduğunu unutmuş olmasıdır. Bilimsel kültürümüz bizleri, dikkatlerimizi önümüzde duran fiziksel ve maddi dünyaya odaklaştıracak şekilde eğitmektedir. Dünyaya bu tarz bakışın büyük başarılara imza attığı inkar edilemez. Bununla beraber, bunun sonuçlarından birisi de, daha geleneksel toplumların her düzeyindeki insanların yaşamlarını kaplayan, bir zamanlar bu dünya yaşantımızın temel unsurlarından biri olan 'tinsel' ve 'kutsal' olana yönelik algı ve düşüncemizi silip atmış olmamızdır.
Reklam
İnsan, yaşamıyla ilgili olarak çoğunluğun tercihlerini örnek alma zorunluluğunu hissetmemeli, aklı temel almalı, akla karşı duran kalabalıktan kendini kurtarmalıdır.
İnsan, yaşamıyla ilgili olarak çoğunluğun tercihlerini örnek alma zorunluluğu hissetmemeli, aklı temel almalı, akla karşı duran kalabalıktan kendini kurtarmalıdır. Kendi içine çekilip yaşamı felsefe yoluyla düşünmeye başlayan insan, çoğunluğun, yeryüzüne özgü, aslında hiçbir değeri olmayan birçok gereksiz şeye değer verdiğini, bu yüzden onlardaki dışsal unsurlara dayanan mutluluk görüntüsünün sahte ve geçici olduğunu anlayacaktır.
Klasik düşüncede özne bir anlamda töz ile aynı manada kullanırlarken özcü yapısıyla metafiziksel bir karakter arz etmektedir. Töz yani varolmak için kendinden başka bir şeye ihtiyaç duymayan ilk neden/ilke ya da temel, Antik Yunan düşüncesinde zaman zaman Tanrı ile özdeş sayılırken, özellikle Kartezyen felsefe ile birlikte bu töz düşüncesi özneye atfen kullanıma sokulur. Dolayısıyla varolan şeylerin hakikatinin zemini aşkın bir referans değil öznenin bilincidir.145 Modern düşüncenin öznesi, kendini doğadan ve diğer başka şeylerden soyutlamak yoluyla merkezi bir konum elde etmiştir. Dolayısıyla bu haliyle “gerçeklik, kendisini her şeyin önünde duran olarak kavrayan Descartes’ın ‘özne’si tarafından öne-konulan-şey olup çıkmıştı. Ve böylece Yeni çağın başlarından itibaren insan özne oldu; o kendi önüne koyduğu her şeyin kendinin-bilincine sahip şekillendiricisi ve garantörü haline geldi.”146
Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Sayfa 28 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
988 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.