Yapan, icat eden, yaptığı ile seçtiği yol ile yaptığını açıklama ve ona yer, anlam bulma halleri ve çabaları ile eziliyor. Her çabası ile daha da tuhaflaşıyor. Giderek daha az açıklar, daha az paylaşır, anlatır, gösterir oluyor. 'Özel işleri' olarak görülen hallerinde bu durum, tamamen yalnız bırakılmayı getiriyor. Bu halde hüner de, yetenek de, çaba da acılaşıyor, hep bir burukluğu, topallığı arkasından sürüklüyor. Normal insanların değil, çileye ve zaten öte dünyaya talip olan insanların hep saat yapmış olmaları tesadüf değil. Yaptığı hiç bir zaman övülmediği için hiç gururlanamadığını, bu yüzden de günaha giremediğini söyleyen, şükreden saatçi dedeler var. 'Allah başımı kaldıramayayım diye bana çarkların arasında dönmeyi nasip etti' diyen saatçi dervişler var.
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka türlü bir hayatında mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.
Hayatımız karşılaşmalarla ve teğet geçişlerle örülü…Bir insanla karşılaşma,bir kitapla,filmle,şehirle.Ya da bir duyguyla,imgeyle,mekânla karşılaşma…Ufağı büyüğü yok bunun,canlısı ,cansızı yok.Tesadüf deyip geçemeyiz karşılaşmalara,elbette kader deyip de geçemeyiz.Hayat dönüşüyorsa burada hep karşılaşmaların payı var.Ve bu karşılaşmalara ne kadar açık olup olmadığımızın…Karşılaşmalara izin vermek,meraka,deneyime,maceraya da izin vermek demek.
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.
İşte ben de, kuvvetli olduğunu sandığım ve bana daima böyle olduğu tekrar edilen zekanın, şimdiye kadar hiç tesadüf etmediğim, hatta mevcudiyetinden bile haberdar olmadığım kuvvetler karşısında eli kolu bağlandığını görüyor, şaşırıyordum.
Mert Başaran’ın “Bırak” kitabından sonra üstüne bu kitabı okumak oldukça faydalı bir tesadüf oldu. Bazı kitaplar vardır geç okunmamalıdır bu kitapta işte öyle bir kitap.