Protestan kilisesi savaştan sonra şöyle bir açıklama yapmıştır: " Kendi halkımızın olup bitenleri görmezden gelerek ve duruma sessiz kalarak Yahudi halkına ettiği zulün nedeniyle, Tanrının merhameti karşısında biz de suçluyuz."
Yahudilerin yaşadıkları her yerde tanınmış Yahudi liderleri vardı ve bu liderler nerdeyse istisnasız olarak , öyle veya böyle,Nazilerle işbirliği yapıyordu. Bütün hakikat bundan ibaretti.
Ölüme gönderilecek isimlerin seçiminin - birkaç istisna dışında- yahudi yöneticilerinin işi olduğunu itiraf etmeye zorlansaydı, iddia makamının zayıflamış olurdu.
Yahudi yetkilileri cinayete alet oldukları zaman nasıl hissettiklerini biliyoruz- batmak üzere olan gemisini kıymetli yüklerin büyük kısmını denize atarak, güvenli limana ulaştıran kaptanlar gibi; yüz kurban verip binlerce insan kurtaranlar gibi hissediyorlardı
İşin iç yüzü çok korkunçtu . Mesela Dr Karstner Macaristandayken 1684 kurtarmakla beraber 476 bin kurban verdi.
Yahudilerin yok edilmesinin yarattığı genel coşkuyu yahudilerin paylaşmadını beklemiyordu elbette;ama rıza göstermeleriyle yetinmiyor, işbirliği yapmalarını istiyordu ve nitekim olağan üstü bir biçimde işbirliği yaptıklarını gördü.
Bu işbirliği viyanadaki faliyetlerin esas dayandığı olduğu gibi Eichmann,ın yaptığı herseyin “ temel yapıtaşıydı”
Yahudiler yönetim ve güvenlikle ilgili işlere yardım etmeseydi, ya tam kaos ortamı yaşanırdı ya da Almanların ihtiyaç duyduğu işgücü tükenirdi.
Alman felsefeci Hannah Arendt, insanlık durumuna ilişkin meşhur kitabında şüphe etiğini şöyle ifade eder: "Bir doğru yoksa bile insan doğrucu olabilir; güvenilir bir kesinlik yoksa bile insan güvenilir olabilir." Arendt tam bir Stoacı değildi, ancak burada Stoacı felsefenin 21. yüzyılın hız kültürü için iyice anlamlı olan öğretilerinden birini en güzel şekilde ifade ediyor: Mutlak doğru diye bir şey olmayabilir ve tam da bu sebeple, onu kendi hayatlarımızda inşa etmek bize düşer. Hızla değişen bir dünyada kesinlik yoktur ve tam da bu sebeple, zıvanadan çıkmış bir dünyada düzen ve tutarlılık adacıkları yaratmak için güvenilir olmamız gerekir. Böyle adacıklar yaratmak, hayır diyebilmenizi gerektirir. Bu anlamda "hayır" demek, kendinden ödün vememenin önkoşuludur.
Sonra bizi yirmişer yirmişer polis kamyonlarına, mahkum arabalarına bindirip demiryolu istasyonuna götürdüler. Sokaklar 'Yahudiler Filistin'e defolun!' diye bağıran insanlarla doluydu...
Gettolardan ve toplama kamplarından sağ çıkanların, uzun bir süre dünyanın vahşi bir orman ve kendilerinin de av olduğunu hissedenlerin, mutlak bir çaresizlik ve terk edilmişlik kabusundan canlı kurtulanların tek bir dileği vardı - bir daha Yahudi olmayan kimseyi görmeyecekleri bir yere gitmek. Filistin' deki Yahudi yetkilierden.....
Arendt'e göre, Hitler sıradan bir yalancı değildir. O, büyüklükleri ve bütünlükleriyle yeni bir gerçeklik üretebilecek yalanlar söylemeye yeteneklidir. Yeni bir gerçeklik icat eden kimse, alışılmış anlamda yalan söylemez.
..Oysa öğretim etkinliği suretindeki çalışma birlikte sarsılmak demektir. Şimdilerdeyse bu etkinlik kendine çekme ve beyne bir şeyler sokma şekline dönüşmüş durumda. Bunun böyle devam edemeyeceğini biliyorum. Diğer taraftan asıl çalışma daima soru sormanın tenhalığı içinde vuku bulmak zorunda.
Bahtiyar olunuz! Bu, artık size selamım olsun.
Çünkü sadece bahtiyar olduğunuzda, bahtiyar edebilen bir kadın olacaksınız. Hayattaki bütün sürur, emniyet, huzur, hürmet ve minnetin çevresinde olduğu bir kadın.
Ve böylece üniversitenin size verebileceği ve vermesi gerekeni almaya hazır durumda olursunuz. Bu durumda, sahihlik ve ciddiyet vardır. Hemcinslerinizden birçoğunun hırs ve baskı yollu bilimsel çalışmalarında bunlar yoktur, yahut bir gün herhangi bir surette çözülüveren, kişiyi çaresiz ve kendine ihânet eder durumda bırakan meşguliyetlerinde de.
Tam da bu noktada, kendi zihinsel faaliyetleriniz söz konusu olduğunda, orada da kadınsı varlığın asli muhafazası belirleyici etken olmak durumundadır.