Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Günaydın
"Onlara: « Allah’ın bildirdiklerine uyun» denilince onlar Şöyle derler: « Yok, biz atalarımızdan ne gördükse yalnız ona uyarız.» Ya ataları gerçeği anlamamışlar, doğru yolu da bulamamışlarsa?" şeklinde bir ayet var. "En radikal devrimciler bile devrimin ertesi günü muhafazakâr olurlar." diyor Hannah Arendt de. Yani şöyle bir sıkıntı var. Statükodaki yozlaşmayı düzeltmek için gelen her şeyin statüko haline gelip yozlaşması. Şu an İslami geleneği yozlaştırıp onu bir "atalar dinine" çeviren bir güruh var. Bu ayet putperest araplara inmedi. İnancını puta çevirmiş herkese indi. Yalnızca atalarından gördüklerini uygulamak din midir? İnsan içinde Hira'yı tekrar tekrar inşa etmeli. İçindeki putları tek tek kırarak.
"Even the most radical revolutionaries become conservatives the day after the revolution." Hannah Arendt
Reklam
Heidegger'den Arendt'e
"Bana yakında yaz ki, yazdıklarınla seni konferanslarımda yanımda hissedeyim."
Sayfa 20 - Kaknüs YayınlarıKitabı okuyor
Birazda oranın huzurunu bozun...
Sonra bizi yirmişer yirmişer polis kamyonlarına, mahkum arabalarına bindirip demiryolu istasyonuna götürdüler. Sokaklar 'Yahudiler Filistin'e defolun!' diye bağıran insanlarla doluydu...
Birşey öğrenmemişler ve çocuklarına öğretmemişler...
Gettolardan ve toplama kamplarından sağ çıkanların, uzun bir süre dünyanın vahşi bir orman ve kendilerinin de av olduğunu hissedenlerin, mutlak bir çaresizlik ve terk edilmişlik kabusundan canlı kurtulanların tek bir dileği vardı - bir daha Yahudi olmayan kimseyi görmeyecekleri bir yere gitmek. Filistin' deki Yahudi yetkilierden.....
Arendt'e göre, Hitler sıradan bir yalancı değildir. O, büyük­lükleri ve bütünlükleriyle yeni bir gerçeklik üretebilecek ya­lanlar söylemeye yeteneklidir. Yeni bir gerçeklik icat eden kimse, alışılmış anlamda yalan söylemez.
Reklam
Heidegger'de öğretim etkinliği
..Oysa öğretim etkinliği suretindeki çalışma birlikte sarsılmak demektir. Şimdilerdeyse bu etkinlik kendine çekme ve beyne bir şeyler sokma şekline dönüşmüş durumda. Bunun böyle devam edemeyeceğini biliyorum. Diğer taraftan asıl çalışma daima soru sormanın tenhalığı içinde vuku bulmak zorunda.
Sayfa 17 - Kaknüs YayınlarıKitabı okuyor
Heidegger'den Arendt'e
Bahtiyar olunuz! Bu, artık size selamım olsun. Çünkü sadece bahtiyar olduğunuzda, bahtiyar edebilen bir kadın olacaksınız. Hayattaki bütün sürur, emniyet, huzur, hürmet ve minnetin çevresinde olduğu bir kadın. Ve böylece üniversitenin size verebileceği ve vermesi gerekeni almaya hazır durumda olursunuz. Bu durumda, sahihlik ve ciddiyet vardır. Hemcinslerinizden birçoğunun hırs ve baskı yollu bilimsel çalışmalarında bunlar yoktur, yahut bir gün herhangi bir surette çözülüveren, kişiyi çaresiz ve kendine ihânet eder durumda bırakan meşguliyetlerinde de. Tam da bu noktada, kendi zihinsel faaliyetleriniz söz konusu olduğunda, orada da kadınsı varlığın asli muhafazası belirleyici etken olmak durumundadır.
Sayfa 12 - Kaknüs YayınlarıKitabı okuyor
Hannah Arendt | Siyasette Yalan
"Yalanlar çoğu zaman gerçeklikten çok daha makul, akla çok daha yatkındır, çünkü yalancı, izleyenin duymak istediğini önceden bilmenin sağladığı büyük avantaja sahiptir."
Hannah Arendt, Adolf Eichmann’ın orta sınıf banalliğinden bahsederken, adamın ne derinliği ne de şeytani bir boyutu olduğunu söyler. Peki ya yüzeysellik şeytaniliğin işaretiyse? Ya da kötülük frapan bir despottan çok küçük bir memura benziyorsa? Kötülük sıkıcıdır çünkü onda hayattan eser yoktur. Baştan çıkarıcı çekiciliği tamamen yüzeyseldir. Belki yüzünde bir hareketlilik, bir renk vardır ama bu Mann’ın Büyülü Dağ romanındaki karakterlerde gördüğümüz hastalıklı kızartıdır.
Reklam
ruhumun bir parçasını sana verdim. senin aşkına karşılık bu çok az. fakat o senin sevinç taşan teşekkürün yok mu, o her şeyin üstünde.
"Yalanlar çoğu zaman gerçeklikten çok daha makul, akla çok daha yatkındır, çünkü yalancı, izleyenin duymak istediğini önceden bilmenin sağladığı büyük avantaja sahiptir." Hannah Arendt | Siyasette Yalan
Başlarda Eichmann oyuna dahil olmaya ve yeni kurallara göre oynamaya çalıştı; kuşkusuz kendisinin başlatmadığı o fantastik "mala karşılık kan" - dağılan Alman Ordusu için on bin kamyona karşılık bir Milyon Yahudi- pazarlıklarina da o sıralarda katıldı.
Yokmu düşüren...
Becher'in Kastner aracılığıyla yaptığı anlaşmalar, kodomanlarla yaptığı müzarekelerden çok daha basitti, kurtarılacak her Yahudinin hayatı için bir fiyat belirlemekten ibaretti. Fiyatlar için bayağı sıkı bir pazarlık yapılıyordu ve anlaşılan pazarlığın bir yerinde, ilk görüşmelerden birine Eichmann da dahil olmuştu. Eichmann genellikle çok düşük bir fiyat veriyordu, Yahidi başına sadece iki yüz dolar istiyordu. Fiyat sonunda bin dolara kadar yükseldi.
Sürümden kazanmış...
Almanlar herhangi bir ülkede Yahudi meselesinin çözümüne yardım etmelerene karşılık Yahudi mallarından pay almayı değil, sadece tehcir ve yok etme masraflarını talep etmişlerdi. Bu masraflar ülkeden ülkeye büyük farklılık gösteriyordu - Slovakların Yahudi başına üç ila beş yüz, Hırvatların sadece otuz, Fransızların yedi yüz ve Belçikalıların da iki yüz elli Reich markı ödemesi gerekiyordu. ( Ama görünüşe göre Hırvatlardan başka kimse tek kuruş ödememişti.)
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.