Kendimizi dış nesnelerde, örneğin sahibi olduğumuz nesnelerde bulabileceğimizi sanarak, kendimizi bunlar için pazarlarız. Bunun sonucunda da yaşamı, kendiliğimiz dışındaki nesnelere sahip olmanın bir ifadesi olarak görürüz. Böylece yaşam bilinci piyasanın sunduğu ürünlerle sınırlı kalmaktadır. Kişiliğimiz de sanayi ürünleri tarafından belirlenmektedir. Sonuç olarak kendimizden kaynaklanan değil, ticaretin gereksinimlerine uyan arzular bizi motive etmektedir.