Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Seve seve itiraf edeyim sana, zira bu konuda bana söyleyeceğini biliyorum, çocuklar gibi gününü gün eden, oyuncak bebeklerini yanlarında sürükleyen, soyup giydiren, annenin şekerli ekmeği sakladığı dolabın çevresinde büyük bir saygıyla sessiz dönenen, arzu ettikleri şeyi en sonunda ele geçirince, avurtlarını şişire şişire yiyerek, daha daha! diye bağıranlar en mutlu kişilerdir. - Bunlar mutlu yaratıklar. Paçavra uğraşlarına ya da giderek kendi meraklarına muhteşem isimler vererek, bunları insansoyuna onların iyiliği ve refahı diye satanların da keyfi yerindedir. - Ne mutlu, bunu yapabilene! Ama huşu içinde bunun insanı nereye götürdüğünü görense, tuzu kuru vatandaşın, kendi küçük bahçesini budayıp cennete çevirdiğini, mutsuz olanın bile, sırtındaki yükle ahlayıp oflayarak ilerlemeye çalıştığını ve hepsinin, şu güneşin ışığını bir dakikacık daha uzun görmek için aynı isteği duyduğunu bilense -evet, o sakindir ve kendi içinde kendi dünyasını kurar ve bir insan olduğu için, o da mutludur. Sonra, ne kadar darda olsa bile, yüreğinde yine hep özgürlüğün ve istediği zaman bu zindanı terk edebilmenin tatlı duygusunu taşır.
Sayfa 12
Əzizim, sevilmək, kiminsə səni başa düşməyi ən böyük xoşbəxtlikdir, sizə bu xoşbəxtliyi dadmağı arzu edirəm, amma ruhunuzun çiçəyinin qədrini bilin,bu çiçəyi yalnız məhəbbətindən əmin olduğunuz ürəyə verin.
Sayfa 203Kitabı okudu
Reklam
Aşk nedir? Bana kalırsa, güzel bir nesnenin niteliklerinin bizim üzerimizdeki etkisinden başka bir şey olarak görülemez; bu etkiler bizim başımızı döndürür; bizi yakıp kavurur; eğer bu nesneye sahip olursak memnun oluruz; sahip olmamız mümkün değilse ümitsizliğe kapılırız. Peki, bu duygunun temeli nedir?... Arzu. Bu duygunun devamı nedir?... Delilik. Dolayısıyla, güdümüze sadık kalalım ve etkilerinden kendimizi koruyalım. Güdü, nesneye sahip olmaktır; o halde, sahip olmaya çalışalım, ama bilgelikle; ona sahip olur olmaz ondan yararlanalım; ya- rarlanamıyorsak kendimizi teselli edelim: Benzer binlerce başka nesne, çoğu zaman da daha iyisi, onun kaybı karşısında bizi teselli edebilir; tüm erkekler, tüm kadınlar birbirine benzer: Sağlıklı bir düşünmenin etkilerine direnebilecek aşk kesinlikle yoktur. Oh! Duyuların sonucunu bizim içimize gömerek, bizi asla bir şey göremeyecek hale sokan, ancak çılgınca tapılan bu nesneyle var olmamıza yol açan bu sarhoşluk ne büyük bir aldatmacadır! Yaşamak bu mudur? Bu, bize deliliğin etkilerine pek benzeyen metafizik hazlardan başka mutluluk bırakmayarak kanımızı emen ve kemiren yakıcı bir ateş içinde kalmayı istemek değil midir? Bu tapılası nesneyi eğer her zaman sevmek zorundaysak, onu asla terk etmeyeceğimiz kesinse, bu da bir zırvalık olur, ama en azından bağışlanabilir. Bu olabilir mi? Bu ezeli bağların asla yalanlanmadığına çok örnek bulabilir miyiz? Birkaç aylık hazzın ardından nesne bir süre sonra gerçek yerine yerleştiğinde, onun sunaklarında yaktığımız günlük bizim yüzümüzü kızartır ve artık çoğu zaman bizi baştan çıkarabileceğini bile düşünemez hale geliriz.
Bu öyle bir hastalık ki hasta bu hastalıktan zevk alıyor ve kurtulmak, derman bulmak istemiyor. Öyle bir acı ki aşk sahibi bunu arzu ediyor ve aşk derdine uğrayan kişi bir daha iyileşmek istemiyor. Acı çeken, acıdan kurtulmayı dilemiyor.
Sayfa 193Kitabı okudu
Monte Cristo Kontu
Bu dünyada ne mutluluk ne bahtsızlık vardır, sadece bir durum diğeriyle kıyaslanır, hepsi bu. Yaşamanın ne kadar güzel olduğunu görmek için ölmeyi arzu etmeyi bilmek gerekir.
Sayfa 764 - Edmond DantèsKitabı okudu
Düğün yemeği | velime
Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Bilal-i Habeşi’ye (radıyallahu anh): “Ey Bilal! Ben evlenme sırasında ümmetimin yemek yedirmelerini sünnet edinmelerini arzu ediyorum! Ali için bir velime ziyafeti gerekir!” buyurunca, Ensardan Sa’d b. Muaz (radıyallahu anh): “Benden bir koç var!” Kimisi “Benden şu var!” Kimisi de: “Benden şu kadar darı var!” dedi. Ashab-ı Kiram işte! Nerde bir hayır var anında orda olurlar. Bunu ben yaptım diğeri de yapsın diye bir düşünce yok. Hayır işinde hep yarışırlar. Bu yarışları Hz. Ali (radıyallahu anh)’nin düğününde de yaşanır.
Reklam
Ne kadar tuhaf! Kimi zevkler için duyduğum arzu acımın bir parçası
Bazen susar, çeşme başında saatlerce kalırdı. Susayan aslında dili değil, sönmek isteyen kalbin ateşiydi.
"Böyükləri insanlarla münasibətlərində ehtiyatlı və soyuq olmağa məcbur edən o acı sınaqlardan hələ çıxmadığımız üçün böyükləri təqlid etmək kimi yalnız qəribə bir arzu üzündən özümüzü zərif uşaqlıq məhəbbətinin pak zövqlərindən məhrum edirdik."
"Felek beni cerh eyledi. Bir kuluna kul eyledi."
Reklam
Hayat güzel değildi; tatsızdı, acıydı. En vahimi de buydu. Yaşamayı arzu etmeyen bir hayat, sona erme yoluna girmiş demektir.
Sayfa 470Kitabı okudu
Farkında olmadan denize düşüverip gebermeyi arzu ediyordu. Fakat denize bir adım daha yaklaşmaktan çekinmekteydi.
Sayfa 103 - KültürKitabı okudu
Ayrıca, Bayan de Prie ile geçirdiği saatlerden sonra, insanın içini gıcıklayan şehvetleri, hışırtılı ipek giysileriyle bu narin ve kırılgan bedenli, zarif, mis kokulu, ahlakça çökmüş bu kadınlara karşı içinde büyük bir arzu doğmuştu.
Büyümek yasak olanı öğrenmek ve tanımak demektir. Yasak olan, yetişkinlerin çocuklarına zımnen ve açıkça, farkında olarak ve olmadan anlatma ihtiyacı duydukları şeydir. Yasak olan, esasen belli başlı arzu türlerinin neticelerine dair bir hikâyeden ibarettir; yıkıcı, cezalandırıcı bir hikâyedir bu, belli başlı arzular akışına bırakılırsa neler olabileceğine dair, tanımı gereği gözdağı veren bir hikâyedir.
Sayfa 110Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.