“Şapkamın kenarını gözlerimin üstüne indirdim, pardösümün geniş eteklerini bir harmaniye gibi vücuduma sımsıkı doladım, ellerimi divan durur gibi önümde kavuşturdum, kendi kendime sarıldım ve yürüdüm.
“Gece yarısından sonra üçüncü saat.
“Beyoğlu kaldırımlarındayım. Ağır ağır yürüyorum. Caddenin kenar çizgileri bir makas ağzı gibi açılarak bana
__
Nisan
İmkânsız şey
Şiir yazmak,
Aşıksan eğer,
Ve yazmamak,
Aylardan Nisansa.
Arzular ve Hâtıralar
Arzular başka şey,
Hâtıralar başka.
Güneşi görmeyen şehirde,
Söyle, nasıl yaşanır?
___
İmkânsız şey
Şiir yazmak,
Âşıksan eğer;
Ve yazmamak,
Aylardan nisansa.
Arzular ve Hâtıralar
Arzular başka şey,
Hâtıralar başka.
Güneşi görmeyen şehirde,
Söyle, nasıl yaşanır?
Böcekler
Düşünme,
Arzu et sade!
Bak, böcekler de öyle yapıyor.
Dâvet
Bekliyorum
Öyle bir havada gel ki,
Vazgeçmek mümkün olmasın.
“Gün gelir can yorulur, hayat biter, nesne ufalanıp toprağı arzular, yara kabuklanır, en güzel hatıralar, hatırlayanı olmadığı için yaşanmaktan cayar, şarkılar susar, hikâyeler unutulur. Binlerce sene boyunca aynı şarkılar dillerde dolaşmadı mı sanıyorsun?”
“Tanrı müziği yarattı ve sustu.”
İsmail Güzelsoy’un yeni çıkan romanı Avucumda Rüzgâr Var musikinin insanda vücut bulması, ruha sirayet etmesi, canlanıp ete kemiğe bürünmesi…
Kitap eski Türk filmlerinin samimi, nostaljik ama kalplerimizi yer yer buran üslubuyla başladı. Udi Nubar Efendi ve Nevâ’nın aşkı ile aşkı tattık; ihanet ve ölüm ile kederlendik yüreğimize taş bastık. Firdevs’e yazar ile birlik olduk lanet ettik, Tahir’in nahif kişiliği ve doğuştan getirdiği musiki yeteneğine imrendik. Yazar bizleri tıpkı farklı makamlarda çalınan ezgiler gibi bir anda gizemle örülmüş her anı merak dolu, büyülü gerçekçilik ile örülmüş bir maceranın içine soktu. Öyle büyülenmiştik ki Eflatun’un İmkansız Beste’sini aramaya koyulduk.
İsmail Güzelsoy bu eseri yazabilmek için tam dört yıl boyunca ud eğitimi almış. Kaleminin edebi gücünü müzikle destekleyen yazarın ortaya çıkardığı eser muhteşemdi. Ben anlatmayayım, siz lütfen okuyun.
“Eserle temas kurduğumuz anda modernitenin izin verdiği tek nitelik olan hazzın yanına kontrolümüz dışında hatıralar,çağrışımlar,hayaller ve arzular birbiri ardınca gelip yığılır iç dünyamıza.Modernitenin estetik tavır ilişkisini sadece haz duymaya indirgemesi,iç âlemimizi böyle yalıtılmış bir yalnızlığa mahkûm etmesi hayatın gerçekliğinden ve bütünlüğünden kopmuş rasyonalist bir yaklaşımın ürünüdür.Ne mutlu ki hayat,rasyonalitenin dar kalıplarına girmeyecek kadar zengin ve renklidir.”