Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.13
Herkese merhaba!
Bu sefer Ursula K. Le Guin'in büyülü evrenine giriş yapıyoruz. Kuzey Doğu Denizi'nde yer alan Gont Adası'nda başlayan yolculuğumuz, bir arayışın peşinde, bir uçyöreden diğerine devam ediyor. Bu serüven, kimi zaman sakin, emin adımlarla kimi zaman da zorluklar ve endişeyle sürüp gidiyor. Ta ki... Denge ile yaratım arasındaki o ince çizgide aşılan sınırlar ve sonuçları ile yüzleşmemiz gerekene kadar. Le Guin için ise büyümek tam da bu. Bakalım ikinci ciltte bizi neler bekliyor?
Bu kitabı her yaştan kitap severe rahatlıkla tavsiye ediyorum. Severek okuyacağınıza eminim. Le Guin çok iyi bir anlatıcı. Bir de çok iyi bir çeviri oldu mu tadından yenmiyor. Çeviri Çiğdem Erkal'a ait.
Kitaplarla kalın!
Kimdi bilmiyorum. Ruhu acıyan felsefeye koşmalı diyordu. Ne zaman karamsarlığa kapılsam Şopınhaur kapımı çalar. Öyle laflarız. Yaşamın anlamı üstüne konuşuruz. Acı ve ıstırabın insanı değiştirip dönüştürmesinden söz ederiz. O konuştukça içim açılır. Tüm acıyan yerlerim iyileşir. Felsefe tüm dertlere derman değil mi? Tabii varoluşsal anlamdan söz ediyorum. Yolumu aydınlatanlardan biri de Şopınhaur.
"Üç noktanın önünde saygıyla eğiliyorum diyen yazar ve şair Abdurrahman Adıyan'ın bir deneme kitabının paylaşımı ile sizlerleyim.
Kitabının önsözünde bir dosya kağıdını ortadan ikiye bölerek her bir yazısını bu yarım sayfa ile tamamlamayı planladığı çalışması için okurlarına şöyle diyor: "Zaman içerisinde kağıdın kısıtlılığı ve kelimelerin yetmezliğinde üç noktaya da sığındım. Bazen bütün edebiyat şerhinin üç noktayı anlamakta acze düştüğü, bazen ima etmekte güçlük çektiği şu üç noktada, kalbin tasavvurunu aradım. Bazen de bu dar mekânlarda çok ütopik alanlar yarattım".
İşte iki bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde (Aşkın Halleri) bu şekilde yarım sayfaya yazılmış kitapta ise en fazla iki sayfa ile sınırlı olan, az söz ile çokça şeyler anlattığı kısacık yazılar ve biraz da şiirlerin yer aldığı atmış iki söz bulunuyor. Bana kitabını imzalarken 37. söz ile demişti, o da güzeldi lakin ben en çok 49. sözü sevdim.
Yine ilk bölümde Tek Hece Güncesi isimli deneme yazısı da yer alıyor.
İkinci bölümde ise "Sevgi mi, Aşk mı?" deneme yazısı ile kendisi ile birlikte biz okurlarını da bu iki kavramı sorgulamaya ve karşılaştırmaya sevk ediyor.
Ben her zaman için sevgi diyenlerdenim. Ya siz?
Tezer'im.Gamlı prensesim.Benim için her zaman Türk Edebiyatının görüp görebileceği en sevilesi,en beğenilesi,en hayran olunası kadın yazarı olarak kalacaksın.Yeryüzüne Dayanabilmek İçin,Kalanlar,Çocukluğun Soğuk Geceleri,Yaşamın Ucuna Yolculuk,Eski Bahçe Eski Sevgi ve daha nice varoluş sancına ortaklık ettim.Her Şeyin Sonundayım kitabını okuduğumda Ferit Edgü'ye mi üzülsem,sana mı bilemedim.İki kadim dost,iki acılı yürek,iki münevver dimağ!Gemide ve Hakkari'de Bir Mevsim kitaplarını okuduğumda,senin gibi varoluş sancısı çektiğini gördüm ben.Aydın bunalımı diyip geçiştirmedim.Canım Aliye Ruhum Filiz mükemmel bir mektup,anı örneğiydi.Bir de senin mektupların benim için çok kıymetli.Aşiyan mezarlığına gelip seni ziyaret ettiğimde epey dertleşmiştik.Tekrar geleceğim yanına Tezer'im...
Cemile ve ailesi Saraybosna'dan Türkiye'ye gelmiş, Çukurova'ya yerleşmiştir. Anneleri ölen Cemile ve Sadri oturdukları fakirhaneye yakın bir dokuma fabrikasında çalışmaktadır. Cemile fabrikadaki kâtibi seviyordur, fakat peşinde ısrarcı bir insan olan Deveci Halil vardır. Bir yandan fabrika içindeki İtalyan mühendise karşı işçilerin
İNSAN GELECEĞİNİ NASIL KURAR?
“ Ölçülü bir hayat yaşayın. Tüketmeyen, kirletmeyen bir hayat…Her esen rüzgârda savrulmayacağınız, düzenli bir hayat… Neyi öğreneceğinize, neyi yapacağınıza kendinizin karar verebileceği bir hayat…”
Herkes kendi talihinin mimarıdır demişti Bir Ömür Nasıl Yaşanır kitabında İlber Ortaylı. Bu kitapta da ona ek olarak okuyabileceğimiz sayfalar mevcut. Söyleyişi olması okumayı kolaylaştırıyor olsa da kitapta ilerletmeyen bir güç hissetmedim değil. Buna bazı şeyleri yapmamış olmanın verdiği pişmanlık, bazen imkanların elverişli olmaması, bazen yapmamak istememek, bazen de fırsatları elinden kaçırmak gibi nedenler sayılabilir ve bunları okurken bu gerçeklerle yüzleşmek sayfaların ilerlemesini engelledi diyebilirim. Elbette hiçbir şey için geç kalınmış sayılmaz mesajı da umutları bir noktada yeniden canlandırdı.
Dokuz bölümden oluşan başlıklar altında hayattaki hedeflerimizi nasıl belirlememiz gerektiği ve bunun için nasıl bir yol izlenmeli konusuna değinmiş sevgili İlber Hocamız. Pek tabi bunları aktarırken edebiyattan,tarihten,siyasetten, gündelik yaşama kadar her konuya değinmeye çalışmış.
Dolu dolu bir kitap olduğunu söylememe gerek yok zaten.
“Çoğu insanın yol açmaya cesareti yoktur. Ya sağa döner ya sola; üçüncü bir yoldan yürümek istemez. Hep hazır yola sapmaya çalışır. Bu bir cüret, cesaret meselesidir. Ama şunu bilin ki, hayatta ancak kendi fillerini Alp Dağı’ndan aşıran, aşırmayı düşleyen insanlar başarılı olur.”
