Sebepsiz sevmektir aşk,
Nedeni olmadan bağlanmak birine.
Gözlerine baktığında erimektir içten içe,
Ellerini tuttuğunda titremektir tüm benliğinle.
Hatta sarılamamktır utançtan,
Çünkü utanmaktır sevmek aslında,
Sevmek nedir aslen?
Ölmek mi uğruna?
Yaşamak mı onunla?
Sevmek mi ömür boyunca?
Yoksa ayrılmak mı gerekince?
Nedir insanı başkasına bağlayan?
Güzelliğimi?
Bilmez kimse bu soruların cevabını..
Kimi sever güzelini,
Kimi sever özelini...
Sebepsiz sevmektir aşk.
Nedeni olmadan bağlanmak birine..
Gözlerine baktığında erimektir içten içe.
Ellerini tuttuğunda titremektir tüm benliğinle.
“Hatta sarılamamaktır utançtan,
Çünkü utanmaktır sevmek aslında”.
Sevmek nedir aslen ?
Ölmek mi uğruna ?
Yaşamak mı onunla ?
Sevmek mi ömür boyunca ?
Yoksa ayrılmak mı gerekince ?
Nedir insanı başkasına bağlayan ?
Bilmez kimse bu soruların cevabını..
Kimi güzelini seversever, kimi özelini .
Sebepsiz sevmektir aşk.
Nedeni olmadan bağlanmak birine..
Gözlerine baktığında erimektir içten içe.
Ellerini tuttuğunda titremektir tüm benliğinle.
“Hatta sarılamamaktır utançtan,
Çünkü utanmaktır sevmek aslında”.
Sevmek nedir aslen ?
Ölmek mi uğruna ?
Yaşamak mı onunla ?
Sevmek mi ömür boyunca ?
Yoksa ayrılmak mı gerekince ?
Nedir insanı başkasına bağlayan ?
Bilmez kimse bu soruların cevabını..
Kimi güzelini sever, kimi özelini.
Hikaye aslında ilk kısımlarda klasik bir aşk hikayesi gibi gelmişti ama okudukça daha derin anlamlar içerdiğini hissettim. Aytmatov yine kalemini konuşturmuş ve aşkı en masum haliyle anlatmış. Aşk gönül gözüyle görmek ve bütün kusurlarıyla sevgiliyi sevmektir. Kaldı ki seven insan kusurları dahi göremez, aşkın gözü kördür ya hani... Asıl önemli olan gönül zenginliği ve menfaatsiz sevgi, tıpkı Cemile ve Danyar'ınki gibi.
Bu zamana kadar duyduğum en güzel aşk hikâyesi Samsun'daki bir Çerkes köyünde geçiyor. Bana bunu anlatan arkadaşım o köydendi.
Çerkeslerin, bir kısmı hayli katı olan gelenekleri varmış. Buna göre mesela Çerkeslerde akraba evliliği yasakmış. Hoş karşılanmazmış. Üstelik öyle çok yakın akraba olunması bile şart değilmiş. Arkadaşımın ‘geçen yıl
Bir aşık sevdiği kadına nasıl böyle güzel mektup yazabilir. Ahmed Arif, Leylâ Erbil'e hiç sıkılmadan, usanmadan sayısız mektup yazmıştır. Bu eseredebiyatımız için bulunmaz bir nimettir. Mektuplar dönemin siyasî yapısı hakkinda da bilgi vermektedir. Aşkla kavrulan Arif sadece Leylâ'nın dostluğunu görmüş. Belki onu şair yapan budur. Kavuşmamaları; kavuşsaydılar A. Arif belki böyle güzel aşk dolu ne mektup ne şiir ne de edebiyatımıza eser kazsndıramazdı. Onun yaşadığı gerçek aşk çünkü; Aşık Veysel diyor ki, "seversen kavuşamazsan aşk olur muş." Aslında Leylâ'nın A. Arif'e yazdığı mektuplar da olsaydı daha güzel olurdu çünkü Arif Leylâ'nin gönderdiği mektuplardan dolayı bazen küfür edip ağzını bozmuştur. Keşke o mektuplar Arif'in arşivinde bulunsaydı. Gerçek aşk karşılıksız beklemektir, sevdiğinin saçının teline zarar gelince içinin parçalanması demek onu görmeden sevmektir uzakta olduğunu bile bile içinde sevgi ile onun aslını büyütmektir. Okuyun tavsiye ederim.
Son !!
Leylim LeylimAhmed Arif · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201316,2bin okunma
"Sebepsiz sevmektir aşk, nedeni olmadan bağlanmak birine. Gözlerine baktığında erimektir içten içe. Ellerini tuttuğunda titremektir tüm benliğinle. Hatta sarılamamaktır utançtan, çünkü utanmaktır sevmek aslında. Sevmek nedir aslen? Ölmek mi uğruna? Yaşamak mı onunla? Sevmek mi ömür boyunca? Nedir insanı başkasına bağlayan? Güzelliği mi? Bilmez kimse bu soruların cevabını.. Kimi sever güzelini, kimi sever özelini.."
CAN YÜCEL...