Kırılıyoruz, ya sen ya ben
ya da kırılmışlığımız
öyle derin öyle onarılmaz
bir yol arıyor yüzeye vurmak için
bir bahane. Onarılamıyoruz
onaramıyoruz, ekimiz görünmeden
sen ve ben
aramıza gerilen sahte deri
katılaşmış, çatlayabilir ancak, çatlıyor
sızıyor kan senden ya da benden
bazan ikimizden
bilemiyoruz yaşamayız severek
ve sevmeden
belki hem severek hem sevmeden
böyle parçalanarak dağılarak
mı ölünür?
dünyaya bir bütünlük bırakmadan
oysa ölüm bile usul usul
yaşamaya benzer yaşamaya benzer
- de ki o umutsuz duruşunun ardında
Kendinden bile sakladığı yaraları
Gün gelir onulmaz özlemler gibi
Islıkla söylenen bir aşk türküsü olur
Unutulmuş yazın kırgın yolcusu
Sevdalı yüreğini kıyıya vurur-
Gırtlağımda bir harf büyüyor
buna dayanacağım
dişlerim kamaşıyor yıldızlardan
buna da.
Kabaran bir çarpıntı oluyor şehir.
Artık yırtarak açtığımız zarflarda
ne kargış, ne infilâk
yalnız
Aşk artık gürültücü. Artık aşkın gürültüsünden durulmuyor. Aşkı ruhunda dinlendiren sevgililer yok. Ortalığı telaşa vermek, yakmak, yıkmak, kırmak istiyor aşk. Yok olurken yok etmek istiyor.
Eskinin sessiz ve içli âşıkları nerede şimdi? Aşkını içinde bir ateş gibi gezdiren, "Yaktığımdan daha büyük ateşlerde yandım..." diyen o mahzun