Kitap alt tabakadan olan ve çocuk yaşta hayata atılmak zorunda kalan bir gencin kendinden toplumsal sınıf olarak çok farklı olan bir kadına aşık olmasını ve bu aşka "layık" olabilmek için verdiği değişim çabasını, sancısını anlatıyor. Kitabın benim için asıl ilgi çekici yanı aşkın değil aşka verilen değerin yüceltilmiş olması. Kitabın 1909 yılında yazılmış olmasına rağmen günümüzde de insanların bakış açılarını, düşünce şekillerini tamamen yansıttığını düşünüyorum . Yazımın bu kısmı kitap içinden ufak bilgiler içerecek. Martin'in karakterini ve hayata bakışını şu cümle özetliyor "Asıl yemeğe ihtiyacı varken kimse onu davet etmemişti ama şimdi binlerce yemek satın alabilecek durumdayken ve tersine iştahı git gide azalırken sağdan soldan peş peşe yemek davetleri yağıyordu. Neden?" İnsanları anlayamaması, şaşkınlığı, karamsarlığı... 100 değil 1000 yılda geçse başka gezegene de gitse insanoğlu hep aynı kalacakmış gibi görünüyor. Kitap genel olarak güzeldi ancak olay örgüsü kitabın ortalarında çok durgunlaştı sürekli aynı duygu betimlemelerini okumak sıkılmama sebep oldu. Sonu da tatmin edici gelmedi açıkçası. Kitap boyunca azim timsali olarak yazılan bir karakterin yaşananlar içine sinmedi diye öyle bir karara sürüklenmesini kabullenemedim. Öykü akışını daha doğrusu Martin'in duygu değişimini sırasıyla şu üç kelimeyle özetleyebiliriz; Aşk, hırs, hayal kırıklığı