********Derken aslan uyanmış o derin uykusunda
Bakmış ki Tilki ,çakal ,karga ile pusuda
Kükremiş bir sel gibi coşmuş ve de kaynamış
Bendine söker iken tüm ahali ağlamış
Bundan böyle ne ayak ne de bir baş olacak
Bütün oba hep böyle herkes gardaş olacak
Yazıp bunu köşeye birlikte ant içmişler
Kardeşlik şarabından kendisinden geçmişler.
Bütün dünya sağır ve dilsiz olsa ne çıkar
Sır dediğin nedir ki bir gün açığa çıkar .
Ahmedi
Gel gelelim bugün birçoğumuzun da bildiği, başucumuzdan hiç ayırmadığımız, ilkokul sıralarında oturduğumuz o heyecanla kitaplarla ilk tanışma serüvenimizde bize eşlik eden ve hayat boyu ders veren nitelikte olan nadir kitaplarımdan bir diğeri olan “Kelile Ve Dimne”nin incelenmesine:) Kelile ve Dimne tarih boyunca en çok okunan, çevrilen ve
Aslan ve Çakal, hem fabl hem de siyasetnâme türünü içinde barındıran bir kitaptır. VI/XII. yüzyılda kaleme alındığı tahmin edilen eser, hayvanların hükümdarı olan aslan ile ona nasihatlerde bulunan bilge bir çakalın başrolde olduğu bir hikâyeden oluşmaktadır.
Bir ormanda yaşayan aslan, mavi eşek, karga , ayı,fil, kaplumbağa, timsah , zürafa.. gibi hayvanlar var. Kitabın başında birkaç hayvan Kurşun Asker’le tanışıyor. Onun hikayesine gönderme yapıyor yazar. Kurşun Asker’ i okumayanların anlamayacağı bir bölüm.
Daha sonra ormandaki hayvanlar aslanın horlamasından rahatsız olup tahta eşek içine gizlenerek korkuturlar. Aslan ve yalakacısı çakal da korkuyla gece ormandan kaçar ama gündüz gelip işin aslını öğrenirler. Bunun üzerine aslan, tahta eşeği suya düşürür ki hepsi ölsün. O da onlardan kurtulsun. Aslanın planı tutmaz, kendi suya düşer. Onu, mavi eşek kurtarır.
Yazar Çizer, aslan ve diğer hayvanlarla kitap boyunca konuşuyor gibi. Bir ara yazar çizer aslan için sürekli uyuyan kedigil diye yazınca aslan buna itiraz ediyor. Kendini kedigillerden saymıyor. Hatta maymunu da evrim teorisiyle yazara benzetiyor. Aslan kendisine kanıt ararken yine horul horul uyuyor.
Kitap fabl gibi yazılsa da fablın özelliklerinden öğüt verici olmaması, güzel bitmemesi gibi nedenlerden ayrılıyor. Kitapta bir bütünlük de yok. Neyi öğretmeyi amaçlamış havada kalıyor.
( Düşünce-Frekans-Müzik-Burç-Bilim-Büyü-Tılsım-Nazar )
_ DÜŞÜNCE _
_Buda: Her şey düşüncedir. Ne düşünüyorsak o oluruz. Bize düşüncelerimiz şekil verir. Hepimiz düşüncelerimizden doğarız. Bu dünyayı yaratan, zihnimizdir. Bu dünyayı bir hava kabarcığı, bir serap gibi düşün. Dünyayı böyle gören kişiyi ölüm görmez. Biz, içselliğimizin meyvesiyiz.
Uyanış: Büyük Selçuklu dizisinden sonra Hasan Sabbah'a karşı bir hayranlık duydum içimde. Ne yani düşman diye sevilmez mi? Ben zekasına bayıla bayıla onu araştırıp sonunda bu kitaba başladım. Sonucunda hayranlığım kat be kat arttı.
Hasan Sabbah o kadar dahi ki... Olay, kendisini peygamber ilan eden Hasan Sabbah'ın seçilmişleri
"Doğu kültürü sosyal hayatı hikayelerle harmanlamayı, kuşaktan kuşağa aktarırken büyük veya küçük hikayeler üzerinden ilerlemeyi sever. Bazen kulağımızdan kısa bir hikaye girer, zihnimize veya kalbimize yerleşir, benliğimiz ile özdeşlik kurarak bize bir ders verir. Modern zamanlar maalesef bu devamlılığı bozdu ve bizi o tür medeniyet taşıyıcı
Selam arkadaşlar bi "Kelile ve Dimne" kitabını aldığim kutuphaneye üzülerek biraktığım eserin hüzünlü ama sevinci ile şöyle kısa bi anlatıp yapacağim, müsadeniz olursa tabii ki.
Her yaşamin kendine göre amaçları dogrultusunda hareket eder. Bazı insanların menfaat güderek yapmış olduğu tekinsiz adımların sonucunda ileriye dönük bi hüsran peydah oluverir. İnsanlarin menfaati yaşantılarının ardından doğacak mutlak bi üzüntü ve huzursuzluk takip eder.
Ben böyle düşünenlerden birisiyim, kitapta kıyasla bu gibi kısa hikayelerle ama örnekleri hayvanlardan (çakal,aslan kuş.. vb.) İnsanları da bu şekilde hikayeye dahil ederek anlatılan yaşantının gerçekleşen boyutunu anlatıyor. Oyun içerisinde oyunların oynadığı insanların düşecekleei kötu durumlar da ve kaderini de bir şekilde sayfalara dolduruyor.
Yazarın (anonim) hayvanları örnekleyerek anlatıldığı hikayelerde (öğütleyici) bir nevi insanlarında hayvani boyutunu da anlatmak istediğini söylemek daha uygun düşer diye düşünüyorum.
İnsan için içerisine düştüğü nefsinin arzularına yenilmesininde yaşantısal boyutun acı gerçeklerini de sonradan önüne gelmesi de kaçınılmaz olsa gerek. Er geç kader hedefi 12 den vurur ;)
Keyifli okumalar.