hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir her şey de bambaşka gelişebilir miydi? evet, bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu.
Hayır, gerçekten ölmedi çünkü ben yaşayamazdım ölseydi bunu biliyordu. Bu kadar yakınımda olduğunu bilmiyordum ama sen bir yerde var olursan yaşayabilirim ancak demiştim. nasıl olursan ol, var olduğunu bilmek bana yeter demiştim.
“canım okuyucu, bedenin yaşı bellidir lakin ruhun kaç yaşında asla bilemezsin.”
Diğer incelemelerde de bahsedildiği gibi kapak tasarımı çok hoş ve ilgi çekici onun dışında yazarın da kendine özgü mizahi değişik bir dili vardı bence, yani ben okurken eğlendim hatta bazı yerlerde sesli güldüğüm bile oldu. Dikkatimi çeken bir şey de kitapta çok değişik isimler olmasıydı (konuyu yazarken karakterlerden isimle bahsettim aşağıda ordan da bakarsınız) özellikle bir yere kadar tamamdım ama bir karakterin ismi “Korkut Üneli’ydi yani siz düşünün.
not : bu kadar anlattım ama ben kitabı yarım bıraktım çünkü bu sene biraz daha kendimi fikir yönünden geliştirecek kitaplara ve klasiklere yönelmek istiyorum tabi şahsi bir şey kitabın kötü olmasıyla alakası yok.
Kitabımızın baş karakteri Ruhi Mücerret, kendisi 100 yaşında ve istiklal harbi’nin son gazisi. Yaşına rağmen şaşırtıcı bir derecede çok sağlıklı hatta “yaşamak, benim kronik hastalığım” diyordu kendisi. Sırayla babasını, annesini, eşini, oğlunu, kızını ve birçok akrabasını kara toprağa veriyor en son arkadaşı zülfikâr zarifoğlu da ölüm döşeğindeyken ondan birini bulup öldürmesini istiyor “Masum Cici” çok fazla detay vermeyeceğim bundan sonrasında Ruhi Amca Masum Ciciyi bulmaya çalışıyor hatta aşık bile oluyor ( kendinden 70 yaş küçük Nazlı Hilal’e ) ben ilk 130 ve son 30 sayfayı okuduğum için Nazlı’yla noldu öğrenemedim ama gayet eğlenceli, kafa dağıtmak ve rs’den çıkmak için ideal bir kitap, belki başka bir zaman bitiririm