En Büyük Buyruk
“Tanrınız RAB'bin size öğretmek için bana verdiği buyruklar, kurallar, ilkeler
bunlardır. Mülk edinmek için gideceğiniz ülkede onlara uyun. Yaşamınız
boyunca siz, çocuklarınız ve torunlarınız, size verdiğim bütün kurallara,
buyruklara uyarak Tanrınız RAB'den korkun ki, ömrünüz uzun olsun."
(Yasa'nın
Peygamber, ateşi simgesi olarak seçmiştir, çünkü o Tanrının yaratıları içinde en saf olanıdır.Bundan başka,iki özel ruhsal niteliğini simgelemek için kullanılabilen,iki önemli özelliği daha vardır.İlk başta ateşin,dokunduğu her şeyi kendine benzeten,hemen şeklini değiştirme gücü vardır.Ve ikinci olarak, ateşin alevleri hep yukarı doğru eğilimlidir, ve böylece uygun olarak daha yüksek yaşama özlemimizi simgeler.Böylece, sonsuz yasa, Aşa'nın bu ilişkiyle, bütün gelişim yukarı doğru yöneltilir, ve ateş burada çok doğal bir adım oluşturur.
''Alev karşısındaki saygının gerçek temeli şudur: Çocuk elini ateşe yaklaştırırsa, babası parmaklarının üstüne cetveli indirir. Ateş daha yakmadan vurur. (..) Bu yüzden ateş önce bir genel yasaklama konusudur; bundan da şu sonuç çıkar: Toplumsal yasaklama ateş hakkındaki ilk genel bilgimizdir. (..) Babasından uzakta babası gibi tapmak ister, küçük
ateşin rol oynadığı birçok kurban töreninin ardında ateşin yok ederken arındırıp yeniden hayat verdiği fikrinin yer aldığı kesindir. Yakılarak öldürülmenin kutsallığı da buradan kaynaklanır.
''aşk;
bir kelimenin yüreğinden milyarlarca kelimeyi doğurması
bir ses telinde tüm sessizliğin mahkumiyet bestesi
bir gülüşünde ağlamaların alzhemir olması
ve aşk;
sen kokan rüzgarın ciğerlerime hayat bahşetmesi'' dedi adam. kadının reşit olmayan göz bebeklerindeki umuda kol kaslarıyla değil öyle ruhuyla sarılarak. Biraz sustu kadın. Adam bir
Kurşun dökme adeti tamamiyle "Demir Çağı Mitolojileri" ile bağlantılı, dinsel ve büyüsel bir ritüeldir.
Bilinen ilk demir göktaşı demiridir. Bu taşlar gökten geldiği için ayrı bir gizem ve kutsallık taşır. Yıldırımlar ve yıldırım taşları gök tanrının silahı olarak düşünülür.
Demir bıçaklar kötü ruhları uzaklaştır. Gece kabuslardan korunmak için demir kullanılır. Türk kültüründe ceset üzerine demir koyma adeti, eski Türk mitlerine dayanır. Yer altı tanrısı Erlik Han demirden korkar ve ölen kişinin ruhunu ele geçiremez. Yeni doğum yapmış kadınları Al basmasından ve Al karısından korumak için yastığının altına demir bıçak makas vs. konur. Demirciler özel insanlardır. Demirci aletleri de kutsal alana aittir. Çekiç, körük ve örs üçlüsü canlı mucizevi varlıklar olarak görülür.
Eski Türklerde demirciler büyüsel ve dinsel kutsallığı olan insanlardır. Onlar maddeyi değiştiren ve mükemmelleştiren "büyücülerdir". Bir Yakut atasözü “Demirciler ve Şamanlar Aynı Yuvadandır” der. Şamanlar ateşin efendileri olarak da bilinir. Demirin ateş ile olan bağı ve şamanların bunlara olan hakimiyeti sıradan insan için büyülüdür.
-Nuray Bilgili-
KURŞUN DÖKME
Kurşun dökme adeti tamamiyle "Demir Çağı Mitolojileri" ile bağlantılı, dinsel ve büyüsel bir ritüeldir.
Bilinen ilk demir göktaşı demiridir. Bu taşlar gökten geldiği için ayrı bir gizem ve kutsallık taşır. Yıldırımlar ve yıldırım taşları gök tanrının silahı olarak düşünülür.
Demir bıçaklar kötü ruhları uzaklaştır. Gece kabuslardan korunmak için demir kullanılır. Türk kültüründe ceset üzerine demir koyma adeti, eski Türk mitlerine dayanır. Yer altı tanrısı Erlik Han demirden korkar ve ölen kişinin ruhunu ele geçiremez. Yeni doğum yapmış kadınları Al basmasından ve Al karısından korumak için yastığının altına demir bıçak makas vs. konur. Demirciler özel insanlardır. Demirci aletleri de kutsal alana aittir. Çekiç, körük ve örs üçlüsü canlı mucizevi varlıklar olarak görülür.
Eski Türklerde demirciler büyüsel ve dinsel kutsallığı olan insanlardır. Onlar maddeyi değiştiren ve mükemmelleştiren "büyücülerdir". Bir Yakut atasözü “Demirciler ve Şamanlar Aynı Yuvadandır” der. Şamanlar ateşin efendileri olarak da bilinir. Demirin ateş ile olan bağı ve şamaların bunlara olan hakimiyeti sıradan insan için büyülüdür. M. TEKİN
Eski zamanlarda Dünya’nın ıssız bir köşesindeki bir ada da birbirlerinden habersiz dört ayrı kabile bulunuyordu. Bu kabileler adaya çok uzun zaman önce gelen bir adam aracılığıyla ateş ile geç de olsa tanışmışlardı.
Bir bilge ve öğrencileri bu adayı incelemek amacıyla gezi düzenlemişlerdi. Bir gemiyle zor da olsa adaya ulaşmışlar, ilk olarak
Eski zamanlarda Dünya’nın ıssız bir köşesindeki bir ada da birbirlerinden habersiz dört ayrı kabile bulunuyordu. Bu kabileler adaya çok uzun zaman önce gelen bir adam aracılığıyla ateş ile geç de olsa tanışmışlardı.
Bir bilge ve öğrencileri bu adayı incelemek amacıyla gezi düzenlemişlerdi. Bir gemiyle zor da olsa adaya ulaşmışlar, ilk olarak