Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kardelen Demir

zamanın şimdi, yerin burası, herhangi bir anda ikinci bir fırsat olmadığını düşünmek zor.
Reklam
bir aydınlanma anı yaklaştığında, hayvanlar depremden önce gelen sarsıntıları nasıl hissederse, ben de bunun olacağını hissediyordum, hayatımı anlamaya başladığımda farkına varmıştım bu durumun. —beni kökten sarsacak, bir güzel silkeleyecek acı gerçek yüzünden korkuya kapılıyor, titriyordum, belki bunun bir an önce olması için uğraşıyordum, kaçış yoksa bari bitsin, gitsin diye.
Seven biri ne sevdiğine yalvarıp yakarır ne de ondan bir istekte bulunur. Sevgi, kendi içinde bir kesinliğe, bir olgunluğa ulaşacak gücü barındırabilmelidir. İşte o zaman çekilmekten kurtulur, kendisine doğru çeker karşısındakini. Oysa sizin sevginiz Sinclair, benim tarafımdan çekilmekte. Günün birinde beni kendisine çekecek gücü gösterdiğinde, gelirim o zaman. Armağanlar vermek istemem ben, ele geçirilmek isterim.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"bence," dedi Sancho, "şiir yazdıran düşünceler pek dertli olamaz"
Nerede tükettin ömrünü? Bir hareketin hatırası, bir tutkunun işareti, bir maceranın parıltısı, güzel ve firari bir cinnet -geçmişinde bunların hiçbiri yok; hiçbir sayıklama senin ismini taşımıyor, seni hiçbir zaaf onurlandırmıyor. İz bırakmadan kayıp gittin; senin rüyan neydi peki?
Reklam
"Bundan sonra sadece ebedi bir ilkbahar olacak; bir mucizeler dansı ve tüm uykuların sonu. Başka bir ateş getirdim: Tanrılar soluklaşıyor ve yaratıkların ağzı kulaklarına varıyor; kubbeleri iç acısı ele geçirdi ve şamata mezarlara kadar indi."
Nasıl bir uçurum kusursuzluğuna ulaşmışım ki düşecek yerim bile kalmamış?
YERYÜZÜNÜN TAVANARALARINDAN BİRİNDE
"Uzak ilkbaharlar düşledim; sadece dalgaların köpüğünü ve doğumumun unutuluşunu aydınlatan bir güneş, toprağa ve her tarafta sadece başka yerde olma arzusunu duyma derdine düşman olan bir güneş düşledim. Yeryüzündeki yazgımıza bizi kim çarptırmıştır? Bizi bu somurtkan maddeye zincirleyen kimdir? Çok eskiden, Tanrı'nın ilk ürpertisinde düşen ve taş haline gelen bu gözyaşına çarpan hıçkırıklarımız un ufak olur. Gezegenin ögelerini ve geceyarılarını hiç sevmedim; sabırsızlıkla, saatlerin ve saatleri dolduran o korkunun olmadığı, iklimlerin olmadığı bir dünya bekledim; yılların ağırlığı altında ölümlülerin iç çekişlerinden nefret ettim. Amaçsız ve arzusuz an nerede? Ya düşüşlerin ve hayatın sezgisine kapalı olan o ilk münhallik nerede? Hiçliğin coğrafyasını, bilinmeyen denizleri ve -verimli ışınların rezaletinden arınmış- başka bir güneşi aradım; önermelerin ve adaların garkolacakları kuşkucu bir okyanus, bilgiden usanmış, uyuşturucu ve sakin, uçsuz bucaksız bir sıvı aradım. Şu yeryüzü - Yaratıcı'nın günahı! Fakat artık başkalarının günahlarının kefaretlerini ödemek istemiyorum. Kıtaların dışındaki bir can çekişmede, akışkan bir çölde, gayrı şahsî bir batışta, doğumumun etkisinden kurtulmak istiyorum."
İnanacak olsaydım, dans etmesini bilen bir tanrıya inanırdım.
Pencerede mordan azma bir gökyüzü parçası ağır ağır ağarıyordu. Uyanıktım demek.
Reklam
oysa, hiç değilse birkaçımız, biliyoruz ki birtakım dönülmez sanılan yerlerden her zaman dönülebilir; yeter ki durduğumuz yerden ileriye değil, ileriden, durduğumuz yere bakabilelim.
İnsanların vurulup öldürülmesini, haklı bir iş diye savunmak gücünü bulabiliriz kendimizde. Ama eski çağlarda ancak sarayların küçük düzenbazlarının tasarladığı, başvurduğu ya da yaptığı, işlediği küçüklükleri toplum ölçüsünde büyüterek tasarlamak, işlemek, o kadar övünülecek bir şey sayılır mı?
gene de, diyorum ki, iki kişinin kurup yönetmeğe karar verdiği bir tasarının gizli tutulması, birinin kafasındaki düzenin bir gerçeklik olabilmesi koşuluysa, bu gerçekleşme iki kişinin susmasına bağlıysa, kendini dev aynasında gören birkaç kişi var demektir.
bu kez, görevim epeyce güç. nicedir, işleri de duyguları da abartmaktan çekinir oldum. yanıbaşımda, ya da hiç bilmediğim bir yerde bir başka insanın, çektiğim acıların, karşılaştığım güçlüklerin, duyduğum sevinçlerin kat kat büyüğünü çekebileceğini, duyabileceğini, kat kat büyüğüyle karşılaşabileceğini anladığım, daha önemlisi, düşündüğüm zamandan beri, yani on yedi, on sekiz yıl kadar oluyor, kendisinden ayrıldıktan kısa bir süre sonrasına rastlıyor bu dediğim, işte, o zamandan beri en büyük acıları bile biraz küçültürüm gözümde, gönlümde.
örnekten çok, ters imgeler yaratıyoruz karşımızda. hangi ayna kendimizi gösterecektir bize? sürekli bir yürüyüş içinde gibiyiz, bir lunaparkın eciş bücüş görüntü veren aynaları arasında.
200 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.