Yazgısıyla böylesine yapayalnız mıydı? Binlerce insanın aynı yazgıyı paylaştığını, yaşamında meydana gelen şeylerin her gün yaşanan bir trajedi olduğunu biliyordu, ama yine de daha önce kimsenin bu acıyı böylesine keskin hissetmediği duygusuna kapılıyordu.
Yazarımız 2 farklı hikayeyi ele almış. Bu hikayelerden bir tanesi merhamet duygusunu ve II.Dünya savaşından sonra halkın nasıl dağıldığını anlatan Ay Işığı sokağı, bir diğeri ise pişmanlık,utanç gibi duyguları işleyen Korkuydu. Korku hikayesinde genç bir kadının yaşadığı yasak aşktan sonra duyduğu pişmanlığı ve psikolojik bunalımı anlatıyor. Stefan Zweig her zaman ki gibi çok güzel tasvirde bulunmuş.
Ayışığı SokağıStefan Zweig · Aperatif Kitap · 201867bin okunma
Gelgelelim rastlantının matkap uçları elmastandır ve içinde bolca tehlikeli tuzak barındıran kader, hiç umulmadık bir yerden kendine bir kapı bulmayı bilir ve kaya gibi sert mizaçları bile temelinden sarsarak darmadağın eder.
Onun güldüğünü de gören olmamıştı; bu konuda da hayvanlara benzerdi, çünkü konuşma yeteneğini kaybetmekten daha korkunç bir şey vardı belki, duygunun mutlu ve özgür bir biçimde vurumu olan gülmek, Tanrı'nın bilinçsiz canlılardan esirgenmemişti.
Liebmann, ilk kez bir yılını kaybettiğinde uğradığı o değişimi çok iyi anımsıyordu. Aşırı ancak sonuçsuz çalışma isteği o günlerde ağır ağır zayıflamış, can sıkıcı bir lakaytlığa dönüşmüştü; edebiyata ve sanata duyduğu ilgi ansızın zorla kesilmiş ve bu darbenin acımasızlığını bedeninde en derinden hissetmişti. Çalışma azmi gitgide sönmüş ve zihni verimsiz düşlerin hayal dünyasında yitip gitmişti; bu düşler merkezine daima Liebmann'ı oturtuyor ve güçsüzlüğünden dolayı yaşamında asla erişemediği binlerce biçim ve kazanımla gözünü boyuyordu. O da böylece ağır ağır çökmeye ve avarelik yapmaya başlamıştı. İkinci kez bir yıl daha kaybettiğinde neredeyse hiçbir şey hissetmemiş, ancak çökmeye başladığını ve bunun önüne geçemediğini sezmişti. Yirmi bir yaşında hala lise sıralarında oturuyor olmak, üstesinden gelemediği ve ona her şeyi unutturan tek acıydı.
Bu tuhaf sokaklar yalnızca geceleri yaşarlar, gündüzleri boz rengi soğuk maskeler takınırlar ve bu maskelerinin altından onları yalnızca bilenler tanır.
Parasını çabucak harcamaya alışkın olmadığı kolayca anlaşılıyordu, oysa denizciler paralarını şıngır şıngır öten ceplerinden bir çırpıda çıkarıp masanın üzerine atarlardı