Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Beyza
Beyza
@aydaki
Life isn’t fair , but it can be funny .
10 Haziran
153 okur puanı
Ocak 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Serinin son kitabını dün gece bitirdim ve hazır duygularım , düşüncelerim tazeyken bir inceleme yapmak istedim . Ama şunu belirteyim bu incelemeyi her ne kadar serinin ilk kitabı için yapıyor görünsem de genel olarak diğer iki kitaptan da spoilersız olarak bahsedeceğim . Yani bu bir “ Efsane Serisi Yorumu “ olacak .
Day Cumhuriyet ‘ in en çok
Bu kitaba tek kelimeyle BA - YIL - DIM ! İlk kitaba göre daha iyi bir kitap olacağı aşikardı zaten ama bu kadarını beklemiyordum .
Gerçekten Vasya ‘ nın karakter gelişimi o kadar güzel ve yerinde olmuş ki ! Karakterimizin ilk kitaptaki çekingen ama cesur halinden yaptıklarının sonucunu üstlenebilen planlı ve cesur Vasya ‘ ya dönüşmesini görmek çok keyif vericiydi . Gerçekten Vasya okuyabileceğiniz en güçlü kadın karakterlerden birisi . Ve onu okumak o kadar keyifli ki !
Biraz olaylardan bahsetmem gerekirse Vasya ilk kitapta olan olaylardan sonra gezgin olup dünyayı dolaşmaya karar vermiştir . Ama işler istediği gibi gitmez , kendisini köy köy dolaşıp kız çocuklarını kaçıran bir çeteyle karşı karşıya bulur . Sonrasındaysa gittikçe büyüyen bir yalan yüzünden Büyük Prens ‘ in maiyetine katılması ve sandığından daha çetrefilli olan çetenin gerçek amacını ortaya çıkarması gerekmektedir . Yalanı yüzünden Saşa ve Olga ‘ nın da başı derde girince her şey daha da zorlaşır . Bu işlerden bir şekilde kurtulur ama bunun da büyük bir bedeli olur .
Yani demem o ki çok güçlü kadın karakterlerin başrolde olduğu ihanetli , ölümlü , masalsı bir kitap okumak isteyenler için yazılmış bu kitap resmen . Üçüncü kitap için çok ama çok heyecanlıyım .
NOT : İlk kitapta beni rahatsız eden ” aşırı uzun giriş problemi “ bu kitapta yoktu . Belirteyim dedim .
Kuzey Rus topraklarını kış beklemektedir . Hem de kış yalnız soğuğu değil ölümü de beraberinde getirmektedir . Ama bunlar olmadan yıllar önce bir bebek doğar : Vasya . Kendisine doğuştan biçilmiş rollere kafa tutan , kalbinin götürdüğü yere giden cesur kız .
Kitap isminden de anlaşılacağı üzere tam bir masal tadında ilerliyor . Zaten aslında Vasya ‘ nın yaşadıkları da küçükken bakıcısının anlattığı bir masalın gerçekleşmesiyle başlıyor .
Bu kitapta puan kurmama sebep olan ve belki de en büyük olumsuzluk giriş kısmının uzunluğuydu . Eğer kitabı giriş , gelişme , sonuç olarak üç bölüme ayırırsak giriş kısmı kitabın tam anlamıyla yarısını kaplıyor . Yani biz iki yüz sayfa boyunca Vasya ‘ nın doğması , eve üvey anne gelmesi , Vasya ‘ nın büyümesi gibi olayları izliyoruz . Ama bu kısımda ana karakterimiz nerdeyse hiç olmadığı için oldukça yavaş ilerleyen bir 200 sayfa oluyor bizim için . Ama eğer şimdi gerekli miydi diye sorarsınız evet derim büyük ihtimalle . Tabi ki bu kadar uzatılmasına gerek yoktu ama o 200 sayfa sayesinde yan karakterlerimizi daha iyi tanıyoruz . Onlarla da bağ kuruyoruz .
Ayrıca yazar kitabı o kadar güzel ve masalsı işlemiş ki şu sıcaklarda bile kitabı okurken bir ürperti geldi yerleşti içime .
Yani kısacası bir giriş kitabı olarak çoğu yönde beklentilerinizi karşılayacak bir kitap ve ben çok sevdim . ( Ama keşke Morozko ‘ yu daha çok görebilseydik . ) Ve serinin diğer kitaplarını daha çok beğeneceğime eminim . Eğer masalsı kitapları ve çok güçlü kadın karakterleri okumayı seviyorsanız bu kitap tam sizlik . Size iyi okumalar dilerim .
Okur Takip Önerileri
Bu kitaba ve içindeki her cümleye , sözcüğe , noktaya , virgüle hayranım . Birçok önemli ve değerli yazardan birçok klasik okumuş birisi olarak söyleyebilirim ki bu kitap kadar beni sarsan , bu kitap kadar kalbime hitap eden ve bu kitap kadar sevdiğim az eser vardır . Bunun sebebi yazar mıdır bilmem . Elbette Dostoyevski’nin , Victor Hugo ‘ nun ,
Monte Cristo Kontu (2 Cilt Takım)Alexandre Dumas · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202025,7bin okunma
Vhartlox Cadı Akademisi Serisi ‘ nin ilk kitabı hakkında yaptığım incelemeyi okuduysanız benim için tam bir hayal kırıklığı olduğunu da ikinci kitabı okumayı büyük bir umutla beklediğimi de biliyorsunuz demektir . Ve şu anda da kitabı bitirmiş birisi olarak söyleyebilirim ki ilk kitaptan kat ve kat üstün bir kitaptı . Evet yine beni bir tık
Büyük beklentiler ve beğenecek miyim korkusuyla başladığım bir kitaptı Hekate ‘ nin Kızları . Ne istediğim kadar güzeldi ne de korktuğum kadar kötüydü . Kitapta özgün olmamasına takılmadım çünkü zaten yazar da Harry Potter ‘ a olan bir özlemle yazılmış olduğunu söylüyor . Ve bence bu iyi bir şey . Benim kitapta sevmediğim şey samimiyetsizliğiydi .
Hakkında herkesin bir sürü fikri olduğu bu kitabı sonunda ben de okuyabildim . Ve açıkçası kitap hakkındaki düşüncelerimin iyiye mi kötüye mi daha çok meylettiğine ben de karar veremedim . Çünkü her ne kadar özgün bir konuya sahip olsa da üslup açısından yetersiz ve sıkıcı bulduğum bir kitaptı . Olaylar kitabın sonuna doğru açılıyordu ve bence yazar gereksiz sözcükler arasında boğulmuştu . Tabi bilmiyorum bu düşüncelerimin sebebi belki de yanlış zamanda okumuş olmamdı . Belki de yanlış zamanda okuduğum için içine giremedim olayların , bağlanmadım karakterlere . Benim için kitaplarda çoğu zaman en önemli kriter karakterlere bağlanma seviyemdir . Bu kitapta neredeyse hiç bağ kuramadım karakterlerle . Bu yüzden de maalesef sevemedim pek .
Tamam kesinlikle beklentimin üzerindeydi . Bu kitap için başka ne söyleyebileceğimi pek bilmiyorum aslında . Çünkü Alacakaranlık serisini okumuş ve Bella ‘ yı pek sevememiş birisi olarak söyleyebilirim ki Edward ‘ ın gözünden okumak seriye bakışımı değiştirdi . Bazı yerlerde Edward ‘ ın gereksiz fazla dramatikliği insanı sıksa da bu kitabı okumak Alacakaranlık’ı okumaktan daha eğlenceliydi .
Kitapta sevdiğim şeylerden birisi de ara ara geçen Hades göndermeleriydi . O kısa alıntıların kitabı daha yoğun ve gerçekçi kaldığını düşünüyorum . Onun haricinde eğer seriyi okumuş , olay örgüsünü sevmiş ama Bella ‘ nın saçma git gelleri yüzünden sıkılmış birisiyseniz bu kitabı beğeneceğinizi düşünüyorum .
Adli tabip Maura Isles gittiği bir tıp konferansında üniversiteden tanıdığı bir arkadaşıyla , Doug’la , karşılaşır . Zaten duygusal çalkantıda olduğu bir dönemde Doug ‘ un teklifini geri çeviremez ve kısa süreli olması planlanan ama işlerin hiç de istediği gibi gitmediği bir kısa seyhate çıkar . Yoldayken yoğun kar yağışından dolayı arabaları kara saplanınca terk edilmiş ( ya da öyle görülen ) bir yerleşim yeri olan Ahret ‘ te konaklamaya başlarlar . Ve normal olmayan bazı olaylar yaşamaya başlarlar . Bu süreç içerisindeyse Ahret ‘ ten bir türlü kurtulamazlar .
Bence kitap her ne kadar gerilim - polisiye kitabı olarak geçse de gerilim kısmı hafif kalan bir kitap . Hatta kitabın ikinci yarısı tamamen polisiye - gizem şeklinde geçiyor . Ama gerilimin düşük olmasını çok sorun etmezseniz oldukça keyifli olan bu kitap sonuyla sizi kesin şaşırtacaktır . Gerçekten kitabın sonunun beklenmedik olduğunu söylemeliyim . Tess Gerritsen ‘ den okuduğum ilk kitaptı . Son da olmayacağını düşünüyorum . Azıcık gerilim , bolca gizem ve beklenmedik sonlu bir kitap okumak isteyenler öneririm .
Stephan King , her kitabını farklı bir heyecanla okuduğum bir yazardı . Ama bu kitabının okuduğum kitapları arasında açık ara en iyisi olduğunu söylemeliyim . Kitap gerek özgün konusuyla gerek oldukça sevdiğim karakterleriyle gerekse sürükleyici diliyle beni kendisine bağladı ve 615 sayfalık kitabı iki günde bitirdim .
Biraz kitabın konusundan bahsedersek eğer olaylar Luke Ellis ‘ in bir sabah kendisini - penceresinin olmaması dışında - odasının birebir aynısı olan bir yerde bulur . Ve dışarı çıktığı zaman koridorun başka çocuk odalarıyla dolu olduğunu fark eder . Bu odaların sahipleri olan çocuklar TK ( telekinezi ) veya TP ( telepati) olarak isimlendirilen özel yeteneklere sahip oldukları için “ Enstitü “ kurucuları tarafından toplanıp bir dizi ilginç aşamalardan geçirilmektedirler . Ve Luke Ellis ya bu çocukların kurtarıcısı ya da sonu olacaktır .
Dediğim gibi Stephan King zaten oldukça özgün konulu romanlara sahip bir yazar . Ama bu kitabında diğer kitaplarına göre karakterlere daha fazla bağlandım , kendimi daha çok olayın içinde hissettim . Bu yönden beklentimin çok üstünde bir kitap oldu .
Nora Roberts polisiye türünde severek okuduğum bir yazardı . Fantastik türde bir kitap yazdığını görünce de merakla kitaba başlamıştım .
Dürüst olmak gerekirse ilk 200 sayfayı ; yazar “ Olaylar kıyamet sonrası fantastik bir evrende geçiyor “ dediği için ben de “ İyi tamam o zaman “ diyerek okudum . Çünkü kitapta her ne kadar aksiyon oldukça fazla olsa ve her ne kadar sürükleyici olsa da fantastik ögeleri çok az görüyoruz kitabın ilk yarısında . Her ne kadar ikinci yarısında da çok fazla görmesek de bazı şeyler bir tık daha oturuyor sonlara doğru .
Ama buna rağmen kitapta özel güçlere sahip olan “ Doğaüstüler “ in güçlerini , özelliklerini yeteri kadar görmediğimiz düşüncesindeyim .
Eğer fantastik bir kitapta çok fazla fantastik öne görmemek sizi rahatsız etmezse okuması oldukça keyifli bir kitap . Özellikle son 100 sayfanın benim için oldukça keyifli geçtiğini söylemeliyim .
( Bu arada bu kitap bir serinin ilk kitabı olacak şekilde tasarlanmış . Yani henüz çıkmamış olsa da kitabın devamı olacak . )
Hem Panem hem de Mıntıka halklarını derinden etkileyen 8 yıllık bir iç savaşın ardından ülkede genel olarak bir yoksulluk sürmektedir doğal olarak . Evet Başkent yoksuldur , evet güçsüzdür ama hala kontrol elindedir . Ve gerçek “ Kontrol “ ün de Mıntıkalara unutturmamak olduğunu düşünmektedir . Neyi unutturmamak mı ? Gerçek gücün ve gerçek
Robert Langdon neresi olduğunu bilmediği bir hastane odasında başında kuvvetli bir ağrıyla uyanır . Ve daha ne oluyor demeden hastane silahlı saldırıya uğrar . Bunun üzerine yanında Doktor Sienna Brooks ‘ la birlikte kaçmaya başlayan Robert Langdon bir yandan silahlı adamlardan kaçmaya çalışırken bir yandan da son iki gün içinde başına gelmiş
! Düşük Doz Spoiler Uyarısı !
Duyduğum güzel eleştiriler , dokunaklı alıntılar ve okurların güzel tepkileri üzerine büyük bir hevesle başladığım bu kitabı tam bir düş kırıklığıyla bitirdim diyebilirim . Kitap hakkında diğer düşüncelerimi söylemeden önce kitabın konusundan ufacık bahsetmek istiyorum . Kitap , intihar etmiş olan Hannah Baker ‘ ın ölmeden önce doldurduğu
Kitabı yeni bitirdim ve üzerimdeki etkisi geçmeden fikirlerimi yazmak istedim . Gerçi zaman geçse dahi kitabın etkisinden kurtulabileceğimi sanmıyorum ama neyse . Şu ana kadar 4-5 Agatha Christie kitabı okumuş ve sayamayacağım kadar polisiye okumuş birisi olarak şunu söyleyebilirim ki : BU EN İYİLERİNDEN BİRİSİYDİ .
Kitabı okumadan önce hakkındaki yorumlara bakmıştım ve herkesin sonuç karşısında çok şaşkın olduğunu görmüştüm bu yüzden aslında kendimce bir yarış içerisindeydim : Katili bulabilecek miyim , bulamayacak mıyım ? Doğruyu söylemek gerekirse , bulamadım . Ve fark ettim ki kitap boyunca gerçek katil ve meşhur dedektifimiz Poirot dışında herkesten şüphelenmişim .
Kitapta hayran olduğum noktalardan biri ise Agatha Christie ‘ nin bu kitabı , oldukça ustalaştığı zamanlarda değil de yazarlığının başlangıcı sayılabilecek zamanlarında yazmış olması .
Yani sonuç olarak kitabın sonunda gerçekten olayların mantıksal basitliği karşısında tam anlamıyla çıldıracağınız bir kitap okumak istiyorsanız daha fazla beklemeyin derim .
