1882’de Londra’da varlıklı bir aileye doğmuştu Virginia Woolf. Erkek kardeşleri pahalı okulları bitirip Cambridge Üniversitesi’ne devam ederken, o “edebiyle” evde eğitim aldı. Cinsiyetinden ötürü kütüphanelere girmesi bile yasaktı. Virginia, bu anlamsız ayrımcılığın kökenini araştırmaya karar verdi. 1929’da dehanın “erkekler tarafından erkekler
80’li yıllarda kadına yönelik şiddetin farklı biçimleri sokaklarda protesto edilmeye devam edildi. Ankara'da 1989 yılında başlayıp, İstanbul'a gelen “Bedenimiz Bizimdir - Cinsel Tacize Hayır” kampanyası, İstanbul'da “Mor iğne” ile anılan ve çok ses getiren bir kampanya olarak devam etti. Dikiş iğnesi kadınların evlerinde kendilerini veya evlerini güzelleştirmek, çocukların söküğünü dikmek veya aile bütçesine katkıda bulunmak için dışarıya dikerken kullandkları olmazsa olmaz bir araçtı. Kamuya açık alanlarda, mesela, Kadıköy-Karaköy vapurlarında, feminist kadınlar iğnenin bu geleneksel işlevini değiştirip, mor kurdelelerle bezeyerek cinsel tacizcilere karşı kullanmak üzere satışa sundular. Kadını özel alanda geleneksel roller çerçevesinde görece güç sahibi kılan iğne, geleneğe meydan okuyan feministler tarafından, kamusal alanda gelenekselleşmiş cinsel tacize karşı dur demek için araçsallaştırılıyordu.
Reklam
Çirkinim öyleyse yokum.
Varlığı kabul edilen kadın, bundan böyle görünüşün tiranlığına sokulmuştur. Aynalardan yararlanma, fotoğrafın doğuşu, sinemanın icadı, medya araçlarının gelişimi, bizi dişil beden temsilinin günden güne artmasıyla karşı karşıya bırakmıştır. Bu bağlamda, fiziksel çirkinlik kabul edilemez hale, neredeyse bir hakaret, bir kusur ya da suç haline gelir.
208 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Nedense Oğular anaya, çok düşkün olurlar. Annem Hakkında da bir oğulun Demas hastası bir anneyi gençlik yıllarından ölümüne kadar yaşadıklarını anlatır. Sık Sık Hasta anneyi ziyarete gider gidemediği anlarda da telefonla arar. Annenin geçmişini oğuldan dinlerken bir yanda da geçmişte yaşayan anneden olayları bugün oluyor gibi izleriz. Elbette tüm
Annem Hakkında
Annem HakkındaTahar Ben Jelloun · Kırmızı Kedi · 201623 okunma
Dişi hayvanlar sadece her yıl belli zamanlarda, hatta bazıları iki yılda bir kızışıyor ve bin bir güçlükle seçtikleri erkeği kabul ediyor, sonra da kimseyi yanına yaklaştırmıyordu. Hatta belgeselde, erkek aslanın, dişi aslanın yavrularını öldürdüğü, böylece onu yeniden çiftleşmeye zorlamak istediği anlatılıyordu. Ama durum insanlarda hiç de böyle değildi. Sekste çocuk yapma, üreme amacı neredeyse kaybolmuştu. Bu yüzden de insanın dişisi önüne gelen erkekle yatar hale gelmişti. Roxy'ye göre insan türü, başka alanlarda olduğu gibi cinsellikte de doğaya yabancılaşmış, doğal güdülerini yitirmişti. Hangi hayvan, bir başka hayvan çiftinin sevişmesini ya da dişinin çıplak vücudunu seyretmek için para öderdi ki. Bu işe para kazanma hırsı bulaşınca, her şey ortalığa dökülmüş, insanların düş gücüne hiçbir yer bırakılmamıştı. Pornografik filmler neredeyse tıp fakültesinde okutulan bir anatomi dersi gibi kadın vücudunda girilmedik nokta bırakmamıştı. Bütün bunları Âşık Veysel'in "Aşk nedir?" sorusuna verdiği, "Seversin, kavuşamazsın, aşk olur," cevabıyla karşılaştırınca ne kadar saçma geliyordu.
Sayfa 144 - Doğan KitapKitabı okudu
Erkeklerin işitme konusundaki bu basit sıkıntıları, kadınların söyledikleri cümleleri birçok kere tekrar etmelerine neden olmaktadır. Anlaşılmak amacıyla yapılan bu tekrarlamalar genellikle erkekler tarafından "dır dır" olarak algılanmaktadır. Burada kadın okuyucularımıza şunu ısrarla vurgulamak isterim. Yanlış yapıyorsunuz. Çünkü siz
Reklam
1.000 öğeden 191 ile 200 arasındakiler gösteriliyor.