Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
1. BÖLÜM SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM 1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde (...)10 Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve
"Tasavvuf gaybın, kalpleri evirip çeviren Allah’a teslimiyetidir." (Hilye c,1,68) Bugün tevafuken karşılaştığım bu tasavvuf tarifi çok dikkatimi çekti. Tarifin bir sahibi yok Ebu Nuaym'ın Hilye'sinde Arapça olarak "قيل" "denildi ki" şeklinde geçiyor yani sözü söyleyen kişinin ismi metinde zikredilmiyor. Tarife gelecek olursak "gayb" kelimesi "bilinmeyen, görünmeyen, gizlenen" gibi pek çok anlama gelmekte. Kalp ise "ters çevirmek, bir şeyi başka bir şeye dönüştürmek" gibi anlamlara gelmekte. Peki buradan ne anlamalıyız? Kalbin evrilip çevrilen bir manası olduğu gibi aynı zamanda kalbin hasletleri arasında önemli bir yer ifa eden kalbin meyletmesi de vardır. Öyle ya kalp meyleder, hoş gördüğüne, kendinden olanı gördüğüne ve başka şeylere. Tamda bu yüzdendir ki tarifte kalbin bir hasleti yazılmış ve bu haslet Allah'a izafe edilmiştir. Yani diyor ki Yarabbi ben kalbimden emin değilim senin rızan dışında bir şeye meyleder de ben bunu bilemem. Olan ve olacak olanlar sendendir. benim kalbim senin iradendedir. Benim gaybım sana olan teslimiyetimdir.. Allah'ın dediği olur..
Reklam
Kendime hayret ediyorum, kendimden memnunum, aynı zamanda kendimi anlamıyorum, kendimi bazen çok düşünüyorum. Bazen dertliyim, bazen çok mutlu. Arıyorum varoluştaki tüm ipuçlarını, kazıyorum. Kazdığıma düşüyorum. Sağlam temelleri bulamıyorum. Bulmuş gibi oluyorum, tekrardan parlamalar dünyasına kanıyorum. Yargılarım bitmiş ama canlı gibi. Çözdüğüm, emin oldu­ğum bir şey yok. Çıldırıyorum, ayılıyorum, düzeliyorum. Yıpranıyorum... Her şeyin üstümde sürdüğünü biliyorum, her şeyin bensiz geçip gittiğini biliyorum. İnandığım çok şey varmış ama anlama çizgim kaybolmuş gibi. Dünya çok acımasız, yine de her şey Tann’nın bir lütfü gibi... Her şey ikili gibi, kalbim ve beynim. Korkum ve inancım... Kendime, düş kırıklıklarıma iki defa inanıyorum... Kendim ve kendim olmayan için. Anlam ve anlamsızlıklara iki defa zaman ayırıyorum... Bilmek ve bilmemek için... Sanki sö­külüp dökülen bir parçayım, hiç yerine oturmayacak.
Dar kapıdan girmeye çabalayın. Çünkü kişiyi yıkıma götüren kapı büyük ve yol geniştir. Bu kapıdan girenler çoktur. Yaşama götüren kapı ise dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır. ( Matta Luk.13:24) Beled Suresine dair okurken aklıma Andre Gide'nin şimdilik iki kez okuduğum Dar Kapı isimli kitabı geldi. Daha önce kitaba dair aldığım
Anlam veremediğim tuhaf bi ruh hali içindeyim. Aynı zamanda da yalnız değilmiş gibi hissediyorum. Ve sanki mutlu olmak için bir sebebim varmış da ben bunu henüz bilmiyorken onu hissediyormuş gibiyim. Kalbim ritim değiştirdi sanki. Sahiden çok tuhaf. Delirdiğimi düşünüp çayıma serotonin katmışlarsa bilemiyorum tabi.. neyse gideyim de kahve yapayım. Acaba 2 tane mi yapsam ne de olsa yalnız değilim. Eminim.
23.02.2024
Kaçış... Bu kelime zihnimde yankılanıyor, her köşesini dolduruyor. Kendimden, anılardan, korkulardan, her şeyden kaçmak istiyorum. Belki senden de biraz. Bu kaçış, belki de bir unutuluş arzusu. Her detayı silip atmak, beyaz bir sayfa açmak istiyorum. Zerre tanesi kadar küçük ama çığ kadar ağır sebepler... Göz yaşlarım pınarlarımda kurudu, kalbim buz tutmuş gibi. Aylar, yavaş yavaş ölümün soğukluğuyla üzerime çöküyor. Mevsim değişti, toprak da ben gibi beyaza büründü. Birkaç fotoğrafta gülümseyen iki insan... Birkaç eski anı... Geçenlerde o eski yerlere uğradım. Her köşe değişmişti, tıpkı sen ve ben gibi. Aynı sokaklarda yürüdük ama ayak izlerimiz kaybolmuştu. Aynı kafede oturduk ama fincanlarda soğuk kahve kokusu vardı. Aynı parka gittik ama salıncaklar boştu. Her şey değişmişti, geriye kalan tek şey anılardı. Solgun ve kırılgan anılar... Bir zamanlar ne kadar mutlu olduğumuzu hatırlatıyorlar. O zamanlar her şey daha basit, daha güzeldi. Sorumluluklar, endişeler yoktu. Sadece sevgi ve umut vardı. Ama şimdi... Her şey karmaşık ve karanlık. Sevgi kayboldu, umut tükendi. Geriye kalan tek şey kaçma isteği. Uzaklara gitmek, her şeyi unutmak istiyorum. Belki bir gün geri dönerim, belki de dönmem. Kim bilir? Belki de bu kaçış sonsuza dek sürer. Ama şu an tek isteğim özgür olmak. Kendimden, anılardan, korkulardan ve senden özgür olmak. Kaçmak ve yeniden başlamak... Belki de başka bir yerde, başka bir zamanda... Yolculuk uzun ve zor olacak. Belki de yolda kaybolacağım. Ama pes etmeyeceğim. Özgürlük için her şeye değer. Bir gün... Bir gün özgür olacağım...
Reklam
Kayanın fısıltısı
Çocukken, küçücük bir fidanın dev bir ağaca dönüşmesini izler gibi, bir taşın da heybetli bir kayaya evrilebileceğini hayal ettim. Masum bir inançla, toprağa ektiğim taşın her gün suyunu verdim, büyüyüp yeşermesini bekledim. Aradan haftalar geçmesine rağmen, taşın küçücük bedeni değişmedi. Annem, "Taşlar büyümez oğlum," dedi. O gün, taşların sadece sert ve soğuk olmadığını, aynı zamanda değişime de kapalı olduğunu anladım. Yıllar sonra, bu anı tekrar düşündüğümde, taş kalpli ve taş kafalı insanlarla kurduğum ilişkileri de hatırladım. Onlar da tıpkı o taş gibi, değişime ve gelişime karşı dirençliydiler. Kalplerini sevgiye ve merhamete açmak yerine, inatçılık ve katılık zırhına bürünmüşlerdi. Onlardan farklı olmak için, tıpkı doğa gibi yıkıcı ve kudretli olmayı seçtim. Kalbim volkanik patlamaların alevleriyle aydınlandı, ellerim yeryüzünün derinliklerinden fışkıran lavlarla kirlendi. Bu yıkıcı gücü, değişimin ve dönüşümün aracı olarak kullandım. Tıpkı doğanın fırtınaların ardından yeniden yeşermesi gibi, ben de yıkımdan sonra yeniden inşa etmeyi öğrendim. Taş kalpli ve taş kafalı insanlara inat, sevgi ve merhamet tohumları ekmeye devam ettim. Belki de bir gün, o tohumlar filizlenir ve buz gibi kalpleri eritir.
Kalbim acıyor. Kırgınım kendime ve her şeye. Nilgün Marmara'nın "kendime bi yer edinemiyorum." dediği noktadayım.Selim Işık'ın "büyümek tutunanlara göre" dediği yerde. Kendime nasıl bi yer edinebilirim? Çok basit cevapları var. Çözümü çok kolay aslında ama hiçbiri içime sinmiyor işte. Bir yapboz parçasıyım ve benim boşluğunu doldurmamın istendiği yerlere uyamıyorum. Uymak için zorlasam şeklimi kaybedeceğim hem de boşluğu tam dolduramayacağım. Hepimiz sanki böyle gibiyiz. Türkiye jeopolitik konum olarak batı ve doğu arasında kalmış geçiş ülkesi aynı zamanda gerçekleştirilemeyen hayaller mezarlığı...
Emre Bulut

Emre Bulut

@Emrebuluttt
·
13 Nisan 2022 16:09
Büyümek, yalnız tutunanlara gerekli.
Sayfa 122 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Kendime Lozan
Azat ediyorum artık aklımı hislerimin müebbet pençelerinden. Özür dileyeceğim herkes karşısında bu kalpten ve elbet kalbim beni bir gün affedecektir, bunu biliyorum. Ama benim için artık vakit geldi, bir kere daha. İnancımın tazelenmesi ve umutlarımın yeşermesi için atmalıyım bu adımı, kopmalıyım artık geçmişten. Geçmişe bu denli takılan bir adama
228 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.