Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

birokur

Cetlerimiz muhataralı bir arazinin üzerine cami inşa etmezlerdi. Helal rızık, bu ülkenin geçirdiği büyük dönüşümlere rağmen bu masum ve mazlum halka bir kutupyıldızı gibi yol gösterir ve kursağında haram lokma bulundurmamış olmak, onun önünde sonunda evin yolunu bulmasını sağlardı. İnanmak, helal ile haram arasındaki sınırların belirsizleşmesine takat yetiremiyorsa kime ne diyebiliriz? İnanmak, benliklerimizi eritip bizi daha düzgün, daha emin insanlar haline getiremiyor ve fakat haris benliklerimizin şekil ve kıvamını alıyorsa, tamahkâr istilasından bizi ne koruyabilir?
Reklam
Biz bu kadar hızlı giderken ruhlarımız arkada kalıyor.
"Evet, evet onun korkusu... İçimde bu ürkek dünyayı yaratan onun korkusu... Ben bu değilim... Ben başka bir şeyler olacağım... Yalnız bu korku olmasa... Hiçbir şeyi bana tam ve iyi yaptırma- yacağına emin olduğum bu şeytandan korkmasam..."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Herhangi bir yerde doğmuş ve herhangi bir adamın oğlu bulunmuş olmak bu kadar mühim değildi. Asıl mühim olan, iki insanın birbirini bulması bu derece güç olan şu dünyada, bu nadir saadete ermekti. Öte tarafı hep teferruattı. Bunların kendiliğinden düzelmesi, asıl büyük noktaya, birbirimizi bulmuş olmak hakikatine uyması lazımdı.
Sayfa 138Kitabı okudu
Seni seviyorum... Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum...
Sayfa 136Kitabı okudu
Reklam
Bir insana bir insan herhalde yeterdi. Fakat o da olmayınca? Her şeyin bir hayal, aldatıcı bir rüya, tam bir vehim olduğu meydana çıkınca ne yapılabilirdi?
Sayfa 147Kitabı okudu
Her şeyi, her şeyi, bilhassa ruhumu hiç bulunmayacak yerlere saklamalı...
Sayfa 160Kitabı okudu
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.
Sayfa 159Kitabı okudu
Niçin ilk defa gördüğümüz bir peyni rin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyoruz?
Hayatta hiçbir zaman kafamızdaki kadar harikulade şeyler olmayacağını henüz idrak etmemiştim.
Reklam
Çünkü müphem bir his bana, kim olursa olsun bir insanı tamamen gördükten ve gördüklerini kendinden saklamadıktan sonra, ona hiçbir zaman büsbütün yaklaşılamayacağını fısıldıyordu.
Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ama birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi. Bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bizebizim ak- lımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, mey- dana çıkıyordu... Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya, -ru- humuzla yaşamaya- başlıyorduk. O zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbirleriyle kucaklaşmak için, her şeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu.
"İçinde hakikaten sevmek kabiliyeti olan bir insan hiçbir zaman bu sevgiyi bir kişiye inhisar ettiremez ve kimseden de böyle yapmasını bekleyemez. Ne kadar çok insanı seversek, asıl sevdiğimiz bir tek kişiyi de o kadar çok ve kuvvetli severiz. Aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir."
Sayfa 107Kitabı okudu
Nedense, hayatta bir müddet beraber yürüdüğümüz insanların başına bir felaket geldiğini, herhangi bir sıkıntıya düştüklerini görünce bu belaları kendi başımızdan savmış gibi ferahlık duyar ve o zavallılara, sanki bize de gelebilecek belaları kendi üstlerine çektikleri için, alaka ve merhamet göstermek isteriz.
Dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır.
Ey karanlık geceyi uykuda geçiren mümin! Dua zamanı geldi; haydi kalk! Ey kötülük etmeyi adet edinmiş nefis;ibadet etme iyilik etme zamanı geldi! Pencereden bak;tövbe kapısını aç! Evi tertibe koy, düzelt! Haydi durma bizim nöbetimiz geldi. Suçtan, kötülüklerden neden temizlenmiyorsun? Günahlardan ellerini yıka, yüÜne su vur, abdest al, namaza durma zamanı geldi! Seni mezara koydukları, lahitte yüzünü kıbleye döndürdükleri zaman, hayatta şu karşında duran kıbleyi hatırlarsın ama, namazını kılmadığın, kazaya bıraktığın için içinin yanmasından eline ne geçer? Sen şimdi hayattayken bu kıbleden bir nur, bir ışık ara, bir ışık elde et de o nur, o ışık senin kabrini ışıtsın, aydınlatsın. Allahın nuru gelince kabir, bir gül bahçesi olur.
Reklam
Yalnızlık duygusuna ömrü boyunca bir kez yakalanmış birinin bir daha kurtulmasının mümkün olmadığını biliyordu. İnsan yalnızlığa bir defa düşer, orada kalır.
Sayfa 127Kitabı okudu
Babam ehl-i geceydi. Gece bir elbiseydi, onu az sayıda kul giyerdi. Allah için gayb ne ise ehl-i gece için de gece oydu. Gayba aşina olmayan gayb alemlerini nasıl bilmezse; gafletin adı uykudan azade olmuş alnı huşu ile yere koyup yar ile hemdem olmayan ehl-i gecenin halini bilemezdi. Allah gizlediklerinin adına gayb derdi. Has kullarını da gece ile gündüz ehline kayıp eylerdi. Ehli geceye evliya, gündüz ehline ise ehli dünya dendi. Allah ehl-i geceyi rahat ettirmek için dünya ehlinin gözüne her gece uyku ile perde çeker, kulağını uyku ile kapatır, sesini uyku ile keserdi. Allah gece sevdikleriyle buluşmak için yakın göğe tecelli ile inerdi.
İnzivada olan için akşamla gündüz ne fark ederdi ki? Gündüzlerini de gece gibi İhya edenler için her dem miraçla tutunmuş akşam değil miydi? Olsun, akşam sırdı. Gündüzün ihyası gecenin ellerinde bereketlenirdi. Gündüz akılsa akşam, kalpti. Gündüz göz ise akşam aşktı. Gündüz ceset ise akşam, onun ruhuydu. Gece ile demlenmeyen kulluk, secdelere akmayan gece, kulun ellerinden tutmazdı.
Yahya Peygamberi hatırladım. Zahitler reisiydi. Çocukluğundan beri Allah korkusundan ağlayan, kıl cübbeden başka bir şey giymeyen, yemeyip içmeyen Yahya aleyhisselam bir gün arpa ekmeği ile karnını doyurunca o gece uyuyamamış ve gece zikrini de yapamamıştı. Rüyasında Rabbi ona seslenmişti: "Ey Yahya! Kendin için benim evimden daha hayırlı bir ev mi buldun? Yahut bana yakın olmaktan daha hayırlı bir muhit mi buldun? İzzetim ve celalim hakkı için eğer Firdevs cennetine muttali olsaydın ve cehennemi gerçek manasıyla kavrasaydın gözlerinden yaş yerine irin akıtarak ağlar ve kumaş yerine demir elbise giyerdin. "
Diriliş eri için, hayat, bir zikirdir. Tanrı'yı anmaktır baştanbaşa yaşamak. İslam, ilahi üslubun insan ruhuna geçmesidir.
Terhisi ancak ölümle olan bir ruh savaşının adamıdır Diriliş eri.
Reklam
Hakikat Uygarlığı demek olan İslam Uygarlığında, kişi ve toplum, bu "yaban" duyarlıkları ruhundan ayıkladığı sürece, onlara en yüce hayatı bağışladı Allah. Ama ne vakit ki, bu dar duyarlıklar bataklığı çölleşen ruhun ortasında deccalsı bir gökdelen gibi yükseldi, işte o vakit, yaşama, kişimize ve toplumumuza, kan ve irin kesildi.
Diriliş hakikatle yarayı deşmek adeta ölüme kadar gidip ordan gerçek sağlığa ve şifaya dönüş demek olacaktır, insan için ve insanlık için.
Onu sevmeye yeniden başlarcasına, ilk anın her detayını hafızanda döndürüp duruyorsun. Bir seçme hakkın olsaydı, hayatının sonuna kadar aynı günü tekrar tekrar yaşamayı isterdin. Onu ilk gördüğün günü. Dünyanın en güzel başlangıcı.