Esrârını dil zaman zaman söyler imiş
Hengâme-i gamda dâstân söyler imiş
Aşk ehli olup da mihnet-i hicrâna
Ben sabr iderin diyen yalan söyler imiş
(Azmîzâde Hâletî)
"Esrârını dil zaman zaman söyler imiş
Hengâme-i gamda dâstan söyler imiş
Aşk ehli olup da mihnet-i hicrâne
Ben sabr iderim diyen yalan söyler imiş"
Gönül, sırlarını zaman zaman söylermiş.
Gama düştüğü zaman destan söylermiş.
Âşık olup da ayrılık acısına,
Ben sabrederim diyen yalan söylermiş.
| Azmizâde Hâleti
Ahvâl-ı cihânı her zamân söyleşelim
Ammâ gam-ı aşkımız nihân söyleşelim
Ey vâkıf-ı râz-ı aşk olan ârif-i cân
Ney gibi seninle bî-zebân söyleşelim
(Her zaman dünyada olup bitenleri söyleşelim. Ama aşkımızın kederinden gizlice bahsedelim. Ey aşk sırrına vakıf olan gönül ârifi (gönül âlemine dair bütün sırlan bilen bilge)! Seninle aramıza dili, sözü sokmadan ney gibi (gönülden gönüle) söyleşelim.)
Yâr hâlimden su’âl etse hemân giryân olur
Görmedim çeşmim gibi âlemde bir hâzır-cevâb
- Azmîzâde Hâletî
(Sevgili, hâlimi sual edecek olsa gözlerim hemen ağlamaya başlar. Ben, bu dünyada, gözlerim kadar hazır cevap başka birini görmedim)
Esrârını dil zaman zaman söyler imiş
Hengâme-i gamda destan söyler imiş
Aşk ehli olup da mihmet-i hicrane
Ben sabr iderin diyen yalan söyler imiş
Azmizade Haletî
Mahzun oluruz kaçan ki dil-şâd olsak
Vîran kaluruz eğer ki âbâd olsak
Ol mürg-i cefâ -perest-i ışkız biz kim
Dâme düşeriz kafesden âzâd olsak
Günümüz Türkçesiyle:
Mutlu olduğumuzda bile üzüntülüyüz
Bayındır olsak bile ıssız bir yıkıntı olarak kalırız
Biz sevginin acıya tapan kuşuyuz
Kafesten kurtulsak bile tuzağa düşeriz..