Daraldın mı?
kalbin mi kırıldı?
Derdin mi çok?
Rahat değil misin?
Bak ne diyor Kuran-i Kerim’de
“Elâ biżikri(A)llâhi tatme-innu-lkulûb(u)”
Kalpler ancak Allah’ı zikretmekle huzur bulur. (Rad/28)
İki aşık olduğum adam bir arada, benden daha mutlusu olamazdı. Alabileceğim en güzel hediyelerden biriydi bu eser. Bir çok şiirini okudum şimdiye kadar Nazım'ın ama Genco Erkal'ın o harika sesinden dinlemek gibisi yokmuş onu anladım. Bana şiiri sevdiren Nazım'ı en güzel yaşatan kişidir Genco Erkal, onun düşüncelerini o denli benimsemiş durumda ki çağımızın Nazım Hikmet'i olmayı başarmıştır.
Genco Erkal'ın o güzel sesinin dokunduğu şiirlere her gece şarabımla eşlik etmeyi tercih ettim ben. Öyle bir ses ki onunki, ne zaman duysam saçlarımda elleri gezinen bir baba duygusu uyanır her seferinde içimde. Gece boyu masal anlatırmış gibi huzur verir bana. Gözlerimi kapatır dinlerim şiirin kendisi oluveririm bir anda.
Alıntı yapmak istesem de hangi şiirini seçeceğimi bilemem Nazım'ın hep böyle olmuştur. Ama bu güzel ikili için duygularımı en iyi ifade eden bir dörtlüğünü bırakmak istiyorum.
"Ve en vadedici bir yaz gecesi bile
Böyle sesler
Böyle inanılmaz renklerle
Sabaha ermemiş olacaktır..."
Yavuz, babasını öldürüp tahta öyle geçti diyenlere cevaben...
Baba ile oğul arasında bir takım sıkıntılar yaşansa da II. Bâyezid Han'ın iktidarını hakkıyla yapamadığı, ve Alem-i İslam'ın durumunun vahametini dolayısıyla babasına mektuplar göndererek onu telkin etmiştir. Yavuz'u istemeyen vezirlerin fitneleri sonucu baba ile oğul birbirine düşmüştür. Fakat en sonunda Sultan Bâyezid ihtiyarladığını ve
“Ağrıdağının yamacında bir göl vardır. Bir harman yeri büyüklüğündedir. Suları som mavidir. Her yıl, bahar dünyaya yürüdüğünde, bir sabah, daha gün doğmadan Ağrıdağının tekmil çobanları bu göle gelirler. Gölün kırmızı kayalıklarına, bakır toprağına kepeneklerini atar, bin yıllık sevda toprağına otururlar ve Ağrıdağının öfkesini kavallarıyla, hep