اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ
Biz, yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz.
(1/Fâtiha Suresi, 5)
(Ayet, tevhid akidesinin amelî boyutunu anlatmaktadır. Zira tevhid; Allah’ın zatında, sıfatlarında ve fiillerinde bir olduğuna inanmak ve bu inanca uygun olarak yalnızca Allah’a (cc) kulluk etmektir. Başka bir ifadeyle
Amelden elde edilen fayda şudur ki amel bilgiye ulaştırır;6 ancak bu kişinin amele nüfuz ettiği ölçüde bilgisinin arttığı ve aklının geliştiği anlamına gelir, Bir kısmı kendisine özgü ve bir kısmını ise başkalarıyla paylaştığı yeni anlayış ve bilgi kapıları açılır. Bu yüzden bilgi ve amel arasındaki ilişki, İslami alanda kendisine özgü diyalektik bir biçim kazanmıştır: Kişi bilgiye ne kadar çok dalarsa, o kadar düzgün bir amele ulaşır; ne kadar çok amele dalarsa, o kadar çok faydalı bilgiye ulaşır, düzgün amel ve faydalı bilgi arasında kesintisiz biçimde dönüşüm geçirir. Arapçada ilim ve amel kelimelerinin dil bakımından aynı harflerden ('ayn/ lâm/mim)| kaynaklanması, bu ilişkinin diyalektik boyutunu derinleştirerek artırır. Bu iki kelime, bu harflerin altı mümkün kombinasyonundan ikisidir. O zaman filolojik açıdan da onlardan birinin diğerinden dönüşerek meydana geldiğini söyleyebiliriz.
------
6 Şu ayeti kerime üzerinde düşünelim: “Allah'tan korkun. Allah size öğretir. Allah her şeyi bilir” (Bakara Suresi, 2: 186.) Ebu Bekr bin el-'Arabi el-Mu'ârifi bu ayetin ilmin amele kıyasla önceliğe sahip olduğu görüşüyle uyuşan bir tevili için kendini zahmete sokmuştur. Dolayısıyla ona göre ayet, “Onun için bilgisini baki kılar” anlamındadır. Kânünut-Te'vil, s. 256.
''Kullarım beni sana soracak olurlarsa de ki: Ben onlara çok yakınım. Dua edenin duasına hemen karşılık veririm. Öyleyse onlar da benim çağrıma karşılık versinler ve bana iman etsinler ki, doğru yola ulaşabilsinler.''
(Bakara Suresi, 2/186)
1) İslam akidesi her türlü noksan sıfatlardan münezzeh olan yüce Allah'a iman etmeye çağırır: ️Ey Resulüm, “Allah’ın nasıl bir varlık olduğunu bize açıkla” diyenlere) De ki: “O Allah, birdir. (Eşi, dengi, benzeri, şeriki, yardım edicisi, ihtiyaç hissettiği, öncesi, ölmesi, acizliği, eksikliği, bilgi yetersizliği ve beceriksizliği asla
وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَاد۪ي عَنّ۪ي فَاِنّ۪ي قَر۪يبٌۜ اُج۪يبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِۙ فَلْيَسْتَج۪يبُوا ل۪ي وَلْيُؤْمِنُوا ب۪ي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
Kullarım sana, benden soracak olurlarsa şüphesiz ki ben onlara yakınım. Dua edenin duasına icabet ederim. (Öyleyse) onlar da benim davetime icabet etsinler ve bana iman etsinler ki (akıl, doğruluk ve olgunluk sahibi olan) rüşt ehlinden olsunlar.
(2/Bakara Suresi, 186)