Hayatı yavaş yaşama özgürlüğünü arayanlardanım.
Sükûnete ihtiyacı var ruhumuzun. Kalplerin ancak Allah'ı zikrettiğinde sükûn bulabileceği kendi içimizdeki hücrelerde îtikâfa durmalıyız.
.
.
Hızın vakti bereketlendirmediği gerçeği ile ânı ve güzel olanı temâşa edemediğimiz zaman yüzleşiyoruz. Ruhumuza sirâyet etmeyen sükûnet yerini yorucu bir telâşa bırakıyor.
.
Kitapta özellikle dikkatimi çeken ve hoşuma giden iki kavram oldu.
"İhtimam ahlakı" ve "dijital perhiz."
.
Kemal Sayar ihtimam ahlakının "başkasının önüne geçmeyi içimize sindiremediğimizde, onun hak ve özgürlükler konusunda bizden geride olduğunu düşünmediğimizde" başladığını söylüyor.
Bu tanım bana "îsâr" kavramını hatırlattı. Îsârın ne demek olduğunu üniversitede arapça dersinde bir metin çevirisinde öğrenmiştim. Yermük savaşında Hz. Huzeyfe'nin gözünden ölmeden önce su isteyip de o suyu içemeden şehâdeti tadanlar şâhane bir îsar temsilidir.
.
Evet, ihtimam ahlâkına ihtiyacımız var.
Îsar bilincini gündemde tutmaya daha çok ihtiyacımız var.
.
Tüketim çağında zamanı da, zamanın kalitesini de en hızlı tüketen şeylerden biri dijital medya. Haftanın iki günü sosyal medya kullanımı sınırlandırılabilir mi?
Mesela sadece pazartesi ve perşembe günleri.
Perhiz olarak değil de oruç bilinciyle...
Çünkü perhizi bozmak kolay, orucu değil.
.
Yavaşlıkla ihmalkarlığı karıştırma gafletinde bulunuyorum bazen...
Bu kitabı bana iki kere hediye ettikten sonra ancak okuyabilen ben, pek kıymetli arkadaşıma önce özür beyanımı sonra da muhabbetle teşekkürlerimi sunuyorum.