Ait olmadığım dünyanın, ait olmadığım şehrinde, yine bana ait olmayan bir viranesindeyim. Ait olmadığım viranenin soğuk ve soluk renkli duvarlarına asıyorum, içimdeki üzüntüleri. Biri çocuk, biri yaşlı, biri ağlayan, biri dua eden, bazıları da sadece ve öylece bakan yüzler. Bir elveda sergisi açtım bu gece, sessizliğin en karanlık anından kalma bir sergi. O viranenin tam ortasında beyazı lekeli bir sandalyede oturuyorum, başım ellerimin arasında. Üzerim kir-pas içinde. Demir kapının rüzgarla ses çıkarması dışında hayat belirtisi yok. Ölmeden koyulduğum mezarın içinde doğumumu bekliyorum. Bir sancı var bu odanın içinde. İsyan ettiğim hayatın ve anlatamadıklarımın demir yumruğu beynimin tam ortasına inen. Ölü bir doğum gerçekleşecek, günler sayılı biliyorum. Doğum sonrası ziyaretçilerini bekleniyor bu sergi. Gelenlere bir insan yaşadı ve öldü dedirtecek bu evrende. O kadar boş ve karanlık ki içim. Sessizliğin uğultusu duyuluyor kulaklarımda. Doğum sonrası alın bu ifadeleri, kopartın içimden. Gevşek bir beden dışında başka bir şey gömmeyin toprağa. Kuşları severim bir tek onlar gelsin mezarıma.
Gönül yorgunluğu
Gönül yorgunluğu ne, biliyor musun? Gökte yıldızın kalmiyor. Gölgen bir yere sığmıyor. İçindeki şarkı içinde boğuluyor. Penceren sokağa bakmıyor. Bütün sevgi sözleri kalbinde cezaya dönüyor. Kirpiklerin hiçbir güzellikle halkalanmıyor. Baktığın bütün sular yeraltına çekiliyor. Sevmek korkusu ayrılıktan çok önce acı veriyor. Dünyanın bütün
Reklam
Konuşan Kâinat Meclisi Üyeleri Seyyaha göklerin nur yaldızı ile yazılan güzel yüzü görünür. Gök kahramana kendisine bakmasını söyler! Bana bak aradığını sana bildireceğim. Der, oda bakar görür ki “Eserin odağında bakmak ve konuşmak fiili vardır. Asırlarca kainattaki olayları okuyamayan ve onlarla konuşamayan insanlar o kainatın cüzlerine ilah
Hidayet Allah'ın Elinde ise Dalalete gidenlerin suçu nedir?
Hidayet (iman), kulun iradesini kullanmasından sonra, Allah'ın o kulun kalbine koyduğu bir nurdur. Hayır ve şerrin Allah’tan olması cihetiyle, insanları hidayete erdiren ve dalalete düşüren ancak Odur. İnsanlar birbirinin hidayet ve dalaletine sadece sebep olurlar. Hidayet ve dalaleti Cenab-ı Hakk'ın yaratmasını yanlış anlayan bazı
"Ait olmadığım dünyanın, ait olmadığım şehrinde, yine bana ait olmayan bir viranesindeyim. Ait olmadığım viranenin soğuk ve soluk renkli duvarlarına asıyorum, içimdeki üzüntüleri. Biri çocuk, biri yaşlı, biri ağlayan, biri dua eden, bazıları da sadece ve öylece bakan yüzler. Bir elveda sergisi açtım bu gece, sessizliğin en karanlık anından kalma bir sergi. O viranenin tam ortasında beyazı lekeli bir sandalyede oturuyorum, başım ellerimin arasında. Üzerim kir-pas içinde. Demir kapının rüzgarla ses çıkarması dışında hayat belirtisi yok. Ölmeden koyulduğum mezarın içinde doğumumu bekliyorum. Bir sancı var bu odanın içinde. İsyan ettiğim hayatın ve anlatamadıklarımın demir yumruğu beynimin tam ortasına inen. Ölü bir doğum gerçekleşecek, günler sayılı biliyorum. Doğum sonrası ziyaretçilerini bekleniyor bu sergi. Gelenlere bir insan yaşadı ve öldü dedirtecek bu evrende. O kadar boş ve karanlık ki içim. Sessizliğin uğultusu duyuluyor kulaklarımda. Doğum sonrası alın bu ifadeleri, kopartın içimden. Gevşek bir beden dışında başka bir şey gömmeyin toprağa. Kuşları severim bir tek onlar gelsin mezarıma."
Sonradan icat edilen bu günlerin kutsanmasına, küresel kapitalizmin pompalamasıyla onlara ayrı bir değer atfedilmesine hep soğuk bakmışımdır ama ben yine de sevgilisi olan ve bugünü önemseyen herkesin 14 Şubat Sevgililer Günü'nü kutlarım... Yanınızdan yörenizden sevdikleriniz hiç eksilmesin. Her gün sevgi ve iyilik günü olsun. Sevelim
Reklam
53 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.