Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
326 syf.
·
Puan vermedi
·
17 saatte okudu
"Çay içiyordum. Çayı seviyordum doğrusu kahveden çok daha iyiydi. Tadı huzura benziyordu…" Bir bilim kurguda takıldığım yer tabiki burası değil. Sadece şu an çayımı yudumlarken bunun ne kadar da doğru geldiğinin ayırdına vardım. Kahve severim ama çayın bir tınısı var. Bunu hangi gezegenden olursanız olun hissedersiniz. Çayı sevmeyenler
İnsanlar
İnsanlarMatt Haig · Kolektif Kitap Yayınları · 20157bin okunma
72 syf.
8/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
Büyük defter üçlemesini okuduktan hemen sonra siparişi verdim. Lucas ve Claus’la hesabı daha kapatamadan birde Tobias çıktı başıma… Agota’nın tarzını hikaye anlatışını sevmiş biri olarak bir aşk hikayesini nasıl yazar deseler bunu tarif ederdim herhalde. Tobias köyün hırsız ve fahisesinin oğlu , köydeki evinden , oynadığı çamurdan mutlu .. Bence en güzel ifade , başka bir hayat görmediği, bilmediği için yaşadığı o çocukluk onu mutlu ediyor.. Annesinin pekte sevdiği çocuk değil , zaman zaman beni neden doğurmuş diye düşünüyor. Okula yazdırıldıgında ilk aşkı Line ile tanışıyor. Line öğretmenin kızı , ara sıra evlerine gelen öğretmenin.. Spoiler vermeden anlatmaya çalışacağım. Annesini ve aşığını öldürdüğü içim başka bir ülkeye kaçıyor ve orda Line’i beklemeye başlıyor. Nefret ettiği işte yaşamak için çalşırken bir yandan da yazıyor. Birgün belki yazar olacak. Ve sonra gerçekten de Line geliyor. İnanın aşkı bu şekilde okumak insana daha gerçek hayatta hissettiriyor, tüm o büyü masallarına bunu tercih ederim. ( Bahsettiğim çarpıklıktan ziyade , aşkın gerçekleşme sekli ve sonucu ) Belki de Agota sihri burada .. Bence okunması gereken bir kitap, üçlemeden sonra okuyunca insanı daha da sarıyor. Bu kitabı kapağı olmadan verseniz Agota’nın yazdığını anlardım ve bence bir yazar için kendi stili , tarzı olması muhteşem..
Dün
DünAgota Kristof · Yapı Kredi Yayınları · 20191,257 okunma
Reklam
312 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Yıl 2008-2009 okula gideceğim saat yakın. Her gün aynı şeyleri yaşamaktan sıkılan beynime yeni gündemler yaratıyorum. Aynaya bakınca gördüğüm her gün başka abuk sabuk şekle bürünen yüzüm mesela. Niye bu kadar çirkinim? Zaten kim sever ki bu suratla beni! Tek derdim birinin beni sevmesi... İlk ders Fizik, kendi fiziğimle bu kadar kafayı bozmuşken ders diye verilen fiziği kim dinler Allahtan hayaller var yoksa dersler hiç çekilmez o kırk dakika da bitmek bilmez. Hiç yüzüme bakmadı zaten umurunda da değilim, eve geldim. Evdekilerin de umurunda değilim. Mutsuzum, içimde dolup taşan benim de bilmediğim bir fırtına var ve ben nasıl mücadele edeceğimi bilmiyorum. Üstelik demir parmaklıklar arasında sıkışıp kalmış bir mahkumum. Çetere tutuyorum günlere yirminci gün ve ben yine mutsuzum. Keşke biri beni anlasa biri bana yol gösterse ama yok bana tek iyi gelen yazmak... Benim ergenlik dönemime bir atıftı uzun uzun yazdıklarım. O dönem içimdeki hisleri sadece yazardım kimseye anlatmaz kendi kendime halletmeye çalışırdım. Keşke bu kitap o zaman elimde olsaydı. Simsiyah düşüncelerim mavi sularda boğulurdu o zaman. Beni bilen, beni motive eden sesi duyar, aslında ne kadar önemli olduğumu anlardım. Ve daha bir sürü şey... Okurken o günlere gittim. Belki de hayatımızın en sancılı dönemi ergenlik duyguları doruklarda yaşadığımız o dönem. Düşünmeden hareket edip çok kalp kırdığımız kalbimizin çok kırıldığı o dönem. Yolu bu dönemden geçen mavilerin, geçmişteki mavilerin, anne babaların okuması dileğiyle.
Dünyanın En Yalnız Beyni
Dünyanın En Yalnız BeyniSerkan Karaismailoğlu · Ortapia Yayınları · 20231,203 okunma
“Mutlu bir insansınız siz. Bu kadar kolayca mutlu olmanızdan dolayı acıyorum size, Mösyö. Bir insanın kendisini mutlu sanması için, alçalması mı gerek!... Ah! mutlusunuz Mösyö. Ne yani! Eğer siz: erdemliyim ben, deseydiniz; ben bundan şunu anlardım: başka­larından daha az acı çekiyorum. Yok ama, mutlusunuz siz. Kolay­ca memnun oluyorsunuz demek ki! Acıyorum size ve de kendi kötü mizacımı sizin yüce mutluluğunuzdan daha değerli buluyorum. Bi­raz daha ileri gidip, yeryüzünde gördüklerinizin size yetip yetmedi­ ğini sormaya kadar varacağım. Nasıl olur! Bir tek b“Mutlu bir insansınız siz. Bu kadar kolayca mutlu olmanızdan dolayı acıyorum size, Mösyö. Bir insanın kendisini mutlu sanması için, alçalması mı gerek!... Ah! mutlusunuz Mösyö. Ne yani! Eğer siz: erdemliyim ben, deseydiniz; ben bundan şunu anlardım: başka­ larından daha az acı çekiyorum. Yok ama, mutlusunuz siz. Kolay­ca memnun oluyorsunuz demek ki! Acıyorum size ve de kendi kötü mizacımı sizin yüce mutluluğunuzdan daha değerli buluyorum. Bi­raz daha ileri gidip, yeryüzünde gördüklerinizin size yetip yetmedi­ ğini sormaya kadar varacağım. Nasıl olur! Bir tek başka şeyler görmek için bile olsa, çekip gitmek bile istemediniz mi hiç! Ölümü sev­ meyene acımak için pek ciddi nedenler var elimde.”'
Kendi bedenime sahip değilken, onun aracılığıyla bir şeylere sahip olabilir miyim? Sahip olmadığım ruhumla bir şeylere nasıl sahip olabilirim? Zihnimi anlamazken, zihnim sayesinde nasıl anlayayım? Duygularımız geçer; demek ki onlara sahip olamayız. Hele de ne olduğumuzu ortaya koyanlara. Esen rüzgârın ait olduğu akarsuya sahip olabilir miyiz? Ne bir beden var bize ait olan ne de bir gerçek - bir yanılsama bile yok. Yalan hayaletler, yanılsama gölgeleriyiz ve hayatım dışarıda da, içerideki kadar anlamsız. Var mı şunu söyleyecek kadar ruhunun sınırlarını bilen: Ben, kendimim? Ama hissettiklerimi, benim hissettiğimi biliyorum. Bir başkası bu bedene sahip olsa, onda benimle aynı şeyi mi ele geçirmiş olur? Hayır. Bedendeki bir başka duygudur sahip olduğu. Herhangi bir şeye sahip miyiz? Ne olduğumuzu bilmezken, neye sahip olduğumuzu nasıl bilebiliriz? Eğer yediğin bir şey için "ona sahibim” desen, seni anlardım. Yediğin şeyi kendine dahil ettiğine, kendi maddene dönüştürdüğüne, onun içine girişini hissettiğine ve o andan itibaren sana ait olduğuna şüphe yok. Ama yediklerinden bahsederken hiç "sahiplenilmiş” demedin. Bu durumda, sahip olmak diye neye diyorsun?
Sayfa 434 - Olaysız Bir Özyaşam Öyküsü, 364 Başlangıç metniKitabı okudu
224 syf.
7/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Edogawa Rampo
Edogawa Rampo
Aynalar Cehennemi ve Diğer Öyküler
Aynalar Cehennemi ve Diğer Öyküler
Bildiğiniz üzere bu kitabı sizden gelen oylama sonucunda seçmiştim. Bu yıl listeme eklememiştim. Ama puanımdan da anlaşılacağı üzere kitabı sevdim. Şimdi çok içeriğine değinmeden kitabı neden sevdiğimi ve niçin tam puan vermediğimi yazacağım. § İlk olarak puan kırdığım noktadan bahsedeceğim. Bu kitabı okuduğumda hiç de bir
Aynalar Cehennemi ve Diğer Öyküler
Aynalar Cehennemi ve Diğer ÖykülerEdogawa Rampo · İthaki Yayınları · 20221,228 okunma
Reklam
Onunla geçirdiğim her dakika çok kıymetliydi. Hayatım ikiye bölünmüştü. Artık sadece onunla olduğum zamanlar ve diğerleri vardı. Diğer zamanlarda onunla olmak için yaşıyordum. Onu görmeden önceki zaman ve onu gördükten sonraki zamanlar bir bekleyiş, bir boşluk, bir huzursuzluk, adeta yalnızca anılarımız ile yaşayabildiğim gerçek olmayan ve
Geçmek bilmeyen bir baş ağrım ve bir dolu ağrı kesicim vardı. Ardı ardına sigara yakıyordum yarı karanlık odamda. Bu güneş ışığı geçirmeyen perdeler güzel bir buluştu. Zira bu aptal ağrı ile başka nasıl baş edecektim? Öksürdükçe kalbim çınlıyordu. Bir insanın kalbi nasıl çınlardı bilir misiniz? Her çınladığında göğsümün tam ortasına yayılırdı ağrısı. Öyle bir şey işte... Burun deliklerime tıktığım peçete ıslanmıştı artık, yeni bir peçeteye ihtiyacım vardı. İçine bir dilim limon kesip attığım çayım soğumaya başlamadan içmeye başlasam iyi olacaktı. Televizyondaki sunucu kadın neden böyle bağırıyordu ki bilmem kaç tane suç kaydı olan konuk kadına? Az biraz dinlesem anlardım. Bir insan evladını niye satardı? Böyle insanlar niye benim güzel ülkemdeydi? Hasta olmamak imkansızdı. Belki de suçu hep polenlere atıyorduk. Ben artık iyileşmek istiyorum.
83 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.