İşte, burjuvazinin, emekçilerin çocuklarına sunduğu sayısız gazetelerden biri olan Superboy’da bunları okuyabiliyoruz. Şiddet, insanı aşağılama, gerçekten de bunlar, fetih savaşını normal bir eylem haline getiren saldırgan burjuvazinin gereksinmelerine uygun gelen şeylerdir.
Burada Lenin’in, 1920’de Rusya Komünist Gençlik Birliklerinin III. Kongresinde söylediklerini anımsatmak yerinde olur. Lenin, kapitalist toplumu şöyle çiziyordu:
“Eski toplum şu ilkeye dayanıyordu: soy ya da soyul, başkaları için çalış ya da başkalarını kendin için çalıştır, köle sahibi ol ya da köle ol. Doğal olarak, böyle bir toplumda yetişen insanlar, deyim yerindeyse, analarının sütüyle birlikte şu ruh halini, alışkanlığı, anlayışı da alırlar: ya bir köle sahibisin ya köle, ya da bir küçük mülk sahibi, bir küçük görevli, bir küçük memur, bir aydın kısacası yalnızca kendini düşünen ve başkasını umursamayan bir insan.
“Eğer ben şu toprak parçacığını ekip biçiyorsam, başkaları benim için önem taşımaz; eğer bir başkası açsa, daha iyi, buğdayımı daha pahalı satacağım demektir. Eğer benim önemsiz bir hekim, mühendis, öğretmen, müstahdem olarak bir işim varsa, başkalarının benim için ne önemi var? Ola ki bu dünyanın güçlüleri karşısında dalkavukluk ede ede ve yaltaklana yaltaklana
işimi koruma ve hatta sivrilme, bir burjuva olma başarısını göstereceğim.”