Bazen, az önce şuralardaymış da kaşla göz arasında kaybolmuş bir eşyamı arar gibi seni ararken buluyorum kendimi. Bulduğum gibi de kaybediyorum. İnsanın kendini elinde tutması hiç kolay değil. Akıl, yabani bir at gibi oradan oraya koşturup duruyor işte. Ben şimdilerde, aklımı bir ahıra kapatmak yerine, onu korumaya almak için etrafına yüksek bir çit yaptırıyorum. Kapısına da köpeklerimi bağladım mı kimsenin yanıma yaklaşabileceğine ihtimal vermiyorum. Ben aklıma güveniyorum da çevresine pek güvenmiyorum Osman.
Benim fikrimce aşk diye ayrı, mücerret! bir mefhum yoktu. İnsanlar arasında çeşit çeşit kendini gösteren bütün sevgiler, sempatiler bir nevi aşktı. Yalnız yerine göre isim ve şekil değiştiriyorlardı. Kadınla erkek arasındaki sevgiye hakiki ismini vermemek bir nevi kendimizi aldatmaktan başka bir şey değildi. O zaman Maria şahadet parmağını sallayarak gülüyor: -Hayır dostum, hayır! diyordu. Aşkın hiç de sizin söylediğiniz basit sempati veya bazen derin olabilen sevgi değildir. O büsbütün başka, bizim tahlil edemediğımız öyle bir histir ki, nereden geldiğini bilmediğimiz gibi, günün birinde nereye kaçıp gittiğini de bilmeyiz. Halbuki arkadaşlık devamlıdır ve anlaşmaya bağlıdır. Nasıl başladığını gösterebilir ve bozulursa bunun sebeplerini tahlil edebiliriz. Aşka girmeyen şeyse tahlildir. Sonra düşünün, dünyada hepimizin hoşlandığımız birçok kimseler, mesela benim hakikaten sevdiğim birçok dostlarım vardır. (Muhterem Beyefendinin bunların en başında geldiğini söyleyebilirim.) Şimdi ben bütün bu insanlara âşık mıyım? Ben fikrimde ısrar ederek: Evet, demiştim. En çok sevdiğinize hakikaten ve diğerlerine birer parça âşıksınız !
Sayfa 107Kitabı okudu
Reklam
Her ağaç kendi meyvesinden tanınır. Bazen iki meyvenin birbirine çok benzediği olabilir: biri sağlıklı ve lezzetlidir, diğeri mayhoş ve zehirli. Bazen zehirli olan meyve de lezzetlidir ve sağlıklı olan meyve de acı bir tattadır. Aşk da aynı şekilde kendi meyvesinden tanınır. Eğer bir kimse hata yaparsa, meyveleri tanımadığı ya da o özel durumda karara tam anlamıyla nasıl varacağını bilmediği içindir."
Kierkegaard
"Her ağaç kendi meyvesinden tanınır. Bazen iki meyvenin birbirine çok benzediği olabilir: biri sağlıklı ve lezzetlidir, diğeri mayhoş ve zehirli. Bazen zehirli olan meyve de lezzetlidir ve sağlıklı olan meyve de acı bir tattadır. Aşk da aynı şekilde kendi meyvesinden tanınır. Eğer bir kimse hata yaparsa, meyveleri tanımadığı ya da o özel durumda karara tam anlamıyla nasıl varacağını bilmediği içindir."
Sayfa 99 - Pinhan Yayıncılık, 1. Basım, Eylül 2020
Bu ölçüyü nasıl bulacağız hocam? Kendi dünyanızı kurarak bulacaksınız. Doğru ölçü için insanın kendi dünyasını kurması, bu dünyayı kurmak için de vakit ayırması gerekir. Bunun bir terkibi var: Etrafına bakmak, şartları zorlamak, kendini geliştirmeye gayret etmek, kendini her daim çevreyle mukayese etmek, bazen durmak bazen de hareket etmek, bazı şeylerin üstünde durmak, bazı şeyleri görmezden gelmek.
Sayfa 212Kitabı okudu
Takılma kültürü, romantik ilişkinin taşıdığı duygusal riskleri minimize etmek adına “ötekine kapılmamak” prensibiyle çalışır ama paradoksal şekilde tam da bir “kapılma” halidir. Teknolojinin sunduğu sonsuz seçenek yanılsamasına ve narsisistik bireyi yücelten sistemik propagandaya kapılma, sürüklenme, savrulma ve kendini kaybetme hali. Psikoterapi pratiğimde sıklıkla takılma kültüründe ilişki kazalarına ve istismara uğrayan yaralılara, ağır yaralılara müdahale etmek durumunda kalırım. Hem bilimsel araştırma sonuçlarına hem de kendi klinik gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ki bu ilişki tarzının bedelleri ağırdır. Kazalardan sonra hayat devam eder ama bazen iç kanamaların farkında olmaz kazazedeler. Günden güne ince ince kan kaybederler. Bir süre sonra merak, heyecan, tutku, güven duygularını, yakınlaşma, sevme, sevişme isteklerini ve yetilerini kaybederler. Bu koşullar altında yetişkin ruhsallığının olmazsa olmazı cinsel r
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.