Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
bir insanın kaygıya karşı kendini korumaya çalıştığı dört ana yol vardır: sevecenlik boyun eğme, güç, insanlardan uzaklaşma. İlk olarak, herhangi türden bir sevecenlik kazanmak, kaygıya karşı güçlü bir korum aracı olarak iş görebilir. Parola şudur: eğer beni seversen, beni kırmazsın. (…) İkinci yol olan boyun eğme, … Bu tür olaylarda birey kendi isteklerinin tamamını bastırır, başkalarına yönelik eleştirel tutumunu bastırır, kendini savunmaksızın başkalarının kendisinden yararlanmalarına göz yummaya hevesli ve başkalarına ayrım gözetmeksizin yardımcı olmaya hazır olur. Bazen insanlar eylemlerinin altında yatan şeyin kaygı olduğu­nun farkında olurlar, ancak genellikle bu gerçeğin hiç de farkın­da değillerdir ve ısrarla, kendi arzularından vazgeçmelerine yol açacak kadar ileri giden bir özgecilik ya da özveri ideali nede­niyle böyle hareket ettiklerine inanırlar. Boyun eğmeciliğin genel ve özel biçimlerinin ikisinde de parola şudur: Eğer teslim olur­sam, kimse beni yaralamaz. (…) Temel kaygıya karşı korunma girişimlerinin üçüncüsü güç kazanmaktır: gerçek ya da başarı veya mal mülk edinme, ya da beğeni, veya zihinsel üstünlük kazanarak güvenliğe ulaşma ça­bası. Bu koruma girişiminin parolası şudur: eğer güçlü olursam kimse beni yaralayamaz. (…) Dördüncü korunma aracı insanlardan uzaklaşmaktır. önceki koruyucu araç grupları, dünyadan hoşnut kalma, dünyayla şu ya da bu yolla başa çıkma arzusu gibi ortak bir özelliğe sahiptir. Ancak yaşamdan çekilme yoluyla da korunma bulunabilir. … Burada­ ki parola şudur: Eğer uzak durursam hiçbir şey beni yaralaya­ maz.
MUHAMMED FAZIL PAŞANIN BAĞDAD'DAKİ HAYATI VE HAYVANLARA MERAKI Babam, pek az zamanda bir çok dostlar edinmiş, tevazu, güzel ahlaki, cömertliği ve mertliği ile kendini herkese, her millete sevdirmişti. Hele zeki Araplar onun ne cevher olduğunu çabuk anlamışlardı. Meraklı olduğu bir çok hayvanları toplamış, at ve kısraktan başlayarak bir
Reklam
Hayatinin degerine dair dertleri hic olmasa da, kendisinin ve daha bir dolu insanin yasamaya neden devam ettigini hep merak etmisti; bazen kendini ikna etmekte bile zorlaniyordu, oysa daha milyarlarca insan aklinin dahi almayacagi yokluklar, sefalet ve hastaliklar içinde yasayip gidiyordu. Ama hiç vazgeçmiyorlardi. O zaman insanin yasama kararliliği bir tercih degil de, evrimin eyleme geçis sekli miydi?
Sevgi ve aşk kötülükle beslenmez Eftalya. Sevgi ve aşk bazen acı verse de kalbini attırır ama sen o parmağındaki yüzükle kalbini durdurdun. Kendini kandırmaktan vazgeç.
"Travmatik deneyimler yara izi bırakabilir. Bazen bir süreliğine çok derinlere itilir, sonra hiç beklemediğimiz bir anda ortaya çıkarlar. O yüzden bugün kendini iyi hissetsen de yarın ya da ertesi gün işler tersine dönebilir..."
Sayfa 153Kitabı okudu
Dildeki metaforik karşılığını düşündüğümüzde; aşırı, uygunsuz ya da yıkıcı tepkiler veren, kendini de ötekini de koruyamayacak hale gelen birini gördüğümüzde "Kendine gel! / Kendini topla!" deriz. Farz edilen bir bütünlüğü, merkezi bir çekim alanını işaret eder bu metafor. Canlı bazen parçalanıp dağılır ama sonunda tekrar kendine dönüp makul bir bütünlük ve tutarlılığa kavuşur.
Reklam
DİN-YOBAZLIK: Atsız ilk olarak 1932 yılında, "Aynı tarihî yanlışlığa düşüyoruz” başlıklı yazıda din konusuna temas eder. Konuya bir tespit ve bir soruyla girer: "Bugün din hayatta birinci safta bir rol oynamıyor. Devlet dini bit kenara atmıştır. Fakat din, halk yığınları üzerindeki büyük nüfuzunu yapmakta devam ediyor. Ve Bolşevik Rusya
Ne kadar kötü günler geçirdin, unuttun mu? Ne kadar çok ağladın, hatırlamıyor musun? Ne kadar üzüldü kalbin, ne kadar titredi ellerin, ne kadar çok gözyaşı tükettin, anımsamıyor musun? Sen ki o küçücük bedeninde dünyalar kadar büyük savaşlar verdin. Bazen yorganının altında kimse seni duymasın diye sessizce ağladın, ama bazen de zaten seni ağlarken duyacak kimsen bile yoktu. Sen buna rağmen yine de sessizce ağladın, uzaktan bir yerden geçen olur da bir ihtimal seni duyar diye. Sen hep sessizce ağladın, sessizce bağırdın, sessizce yakındın. Çünkü verdiğin tüm o savaşlara rağmen o kadar güzel bir kalbin var ki seni ağlarken kimse duymasın istedin... Ama emin ol, ne kadar sessizce ağlarsan ağla bir gün biri senin sesini duyacak. Gözyaşlarını silmek için kendini hapsettiğin karanlığa elini uzatacak, o el senin yüzünü bulacak, gözyaşlarını silecek. Çünkü senin öyle güzel bir ruhun var ki şunu unutma, güzel ruhlar asla yalnız kalmaz... Güzel ruhlar her daim birbirini bulur.”
Çocukluğumda tuhaf, çılgın bir neşemde vardı. Hayattan, başlayan ve biten günden tekrar başlayacak olmasından duydum derin bir memnuniyet vardı. Bir günün içinde rahat hareket ederdim. Bir gün benim içimde kendiliğinden kıpır derdi. Dün ve ben beraber yol alır ya da öylece dururduk. Ben günümden ayrı bir varlık değildim, sabahı da, öğle sıcağında, uzun öğleden sonraları da duyar günün bazen uzunluktan sıkılıp geliştiğini ve akşama kavuşmayı arzuladığını söz verdim. Akşam nihayet yaklaşıp gün kararınca fıskiyeler, hortumlar, akşam sefaları ve cırcır böcekleri oh deyince, incir ağaçlarından gelen incir sütü kokusu ve yaprakların arkasından ele yapışan zamk, yerlerde ezilmiş incirlerden yükselen şekerli bir eyvah kokusu ve duvardaki yemyeşil yosunun kendini halı sanmasına kadar uzanırdı. Günün daha sabahtan, hatta uyanmaya yakın bir ağrı olmasına daha vardı. O vakit ağrı ile yeri belirsiz ya da tüm vücuda yayılmış bir ağrı ile uyanılır, gün öyle biterdi. Belki de bitmez de öndeki zamana uzanır, önüne gelen her şeye sarılırdı. Ama çocukken şimdi bana tuhaf gelen bir dostluğu vardı, diyebilirim ki her şeyin. Her şeyle birden nasıl böyle bozuşuldu, ne tuhaf.
Sayfa 54
Ölüm cezası en ağır ceza sayılır. En ağır suça en ağır ceza verilmelidir ki aynı suçları işleyeceklere ibret olsun, işlemesinler (!) Ya ölümü göze alanlara ne diyeceğiz? Cezaevinde intihar edenler arasında ömür boyu hapse hükümlüler çoğunluktadır. Demek ki yaşamak, bazen ölümden daha ağır gelebiliyor. Mahkemeler hata etmez mi? Eder. Ya asılanın suçsuz olduğu sonradan anlaşılırsa. Hatamızı nasıl düzelteceğiz? Toplum, kendini istediği kadar güçlü saysın. Yine de bazı hataları tamir etmek elinde değildir.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.