“Kadının erkekle eşit bir şekilde, onunla tam bir bütünlük içinde kendini ifade edebildiği yegane beden dili” olan dans, toplum içinde namuslu geçinenlerin her çağda ihtiyaç duyduğu teşhirciliğin zarif şekillerine de zemin hazırlıyordu. Dans bir disiplin dersi, toplumsal bir görev, sıkıntıyı gidermenin bir yoluydu, Katolik ve Protestan din adamlarının çekincelerine rağmen toplumun en tepesinden en alt katmanlarına kadar da bu böyle kabul edilirdi.