Bilim, insanda bir kalbin var olduğunu unuttu
Modern zamanlarda özellikle bedeni ve kişiliği, hastalıkları hakkında olmak üzere insana dair birçok bilgi topladık ama insanın bütünlüğünü gözden kaçırdık, çok daha önemlisi bir kalbi bulunduğunu, etik-estetik ve hakikat arayışının kalp kökenli olduğunu unuttuk. - Erol Göka
Kitap: Maurice Merleau-Ponty - Algının Fenomenolojisi 20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden Maurice Merleau-Ponty, başyapıtı olan Algının Fenomenolojisi’nde, Husserl’den aldığı fenomenolojik yöntemi estetik bir anlayışla yeniden yorumluyor. Bedeni merkeze oturtan bu yorum, bir yandan psikolojizm ile entelektüalizm arasındaki Descartes ve empiristlerden beri devam eden tartışmaya özgün bir boyut kazandırıyor. Diğer yandan, bilim ile sanat arasındaki derinlemesine ilişkiyi felsefe aracılığıyla yeniden keşfetmemizi sağlıyor. Gerek analitik felsefenin gerekse kıta felsefesinin çağdaş sorunlarının ilk taslaklarını ortaya koyan bu çalışma, aslında yalnızca felsefe alanına değil, düşünceyi deyim yerindeyse ete kemiğe büründürmek isteyenler için bir referans kitap olma özelliğiyle edebiyattan sosyal bilimlere kadar uzanan geniş bir kapsama da hitap ediyor. “Bizler dünyadayız, yani, şeyler bir resim gibi ortaya çıkar, devasa bir birey kendini olumlar, her varoluş kendini ve başkalarını anlar. Yapmak gereken sadece tüm kesinliklerimizi temellendiren bu fenomenleri kabul etmektir.” – Maurice Merleau-Ponty “Merleau-Ponty hep görme hakkında düşündü. (...) Görmek nedir? Bu soru sonuna kadar diğerlerine dayanak oluşturdu; ama bunun nedeni konuşmadan önce veya düşünmeden önce görüyor olmamız değil, daha ziyade her zaman bu görme hakkında konuşmamız ama onu unutmamızdı, sorgulamanın zaten ondan geçen bir sorgulamayı uyandırmak olmasıydı, aynı anda hem gözü hem de sesi titreştirmek, ifadenin gizemini kabul etmek olmasıydı...” – Claude Lefort, “Eleştirel Baskıya Önsöz”
Reklam
Beden ve bedenin şekillenmesinde etkili olan cinsiyet, toplumsal statüde ayrımcılığın ve eşitsizliğin bahanesi sayılamaz. Ancak kadınların ve 'yönelinmiş cinsel kimlik' sahiplerinin resmi ideolojilerde, sokak kültüründe maruz kaldığı davranış biçimleri, hor görülmenin ötesinde coğrafyaların "estetik" ile ilişkisini, halkın insanın seviyesini de belirler. Asıl telafuz edilmesi gereken şudur: Cinsellikle gücü hâlâ aynı potada değerlendirmek bir cehalet ölçütü müdür, yoksa kimi ülkelerin benimseyip koruduğu bir alışkanlık mı?
Sel Yayınları, Epub
Estetik
Düşünen ve büyük bir bilgi birikimi olan kişilerin aksine, kaba, görgüsüz ve bilgisi kit insanların güzel bir bedeni de, çeşit çeşit da hak ettiklerini sanmam; tek hak ettikleri, yiyeceğin organi girip çıkacağı bir torba: Gerçekten de, olsa olsa bir yiyecek geçidi gibi görülebilir onlar, çünkü bana öyle geliyor ki, ses ve görünüm- Jeri daşanda insanlıktan nasiplerini almamışlar ve kalan her şeyleri hayvandan epey aşağı
ASİL kimselere karşı NİTELİĞİNİZİ , Ortaya koyduğunuz karakter ve insanlara karşı gösterdiğiniz davranışlar belirler , Estetik , Boya badanayla yarattığınız PALYAÇOLAR , Ya da Uzattığınız sakal , Çevirdiğiniz DİREKSİYON değil ! Çünkü o insanların değer gördüğü BEDEN ( et yığını ) değil, RUHTUR ! ( E.z)
yasemin
Klasik Osmanlı şiirinde yaseminle birlikte “uzuvlar arasından saç, zülf, yanak ve sînenin; eşya arasından elbise, altın ve gümüşün; şahıslar arasından da sevgili ve güzelin daha çok dikkat çektiği anlaşılmaktadır.” Es‘ad Efendi’nin aşağıdaki beyti yasemin ve sevgilinin bedeni arasındaki ilişkiyi göstermekte, renk açısından bir teşbih ilgisi olduğunu ortaya koymaktadır: Fem gonça turre sünbül ü had lâle kad nihâl Ruhsâr verd-i âl ü beden yâsemîn ola (Es‘ad Efendi K 7/9) Yasemin daha çok rengi dolayısıyla şiire konu olmuş görünmektedir. Onun bu estetik hususiyeti sevgilinin yanak, sine, gerden ve heyet olarak bedenine teşbih edilmesini beraberinde getirse de Neşâtî’nin aşağıdaki beytinde de görüldüğü gibi beyaz olan sarığa da benzetildiği olmuştur: Yâsemeden ser-zede sünbül sanır seyr eyleyen Gûşe-i destârdan kim zülf-i ‘anber-bû çıkar
Reklam
385 öğeden 311 ile 320 arasındakiler gösteriliyor.