Hiç “serçe gibi” olmadım! Ustura gibiyim. Ama milyonlardan biri olduğum doğruysa utanmam. Harika çocuk, müstesna adam gibi sıfatları oldum olası düşündüm! Önemli olan ne olduğun ve oluşu içinde nerelere kadar varabileceğini kestirebilmekti. Bana böyle söylenmen haksız ve yanlış. Kadınca bir düşünce bu, ki sen hoşlanmazsın... Sana “provokasyonlara
Çiçeklerin Dili
Beyaz Gül: Tüm masum duygularımla seni seviyorum.
Kırmızı Gül: Aşkı seninle yaşıyorum, sana âşık oldum.
Pembe Gül: Gönlümü sana kaptırdım ve hep senin yanında
olmak istiyorum.
Sarı Gül: Sevgimizin sıcaklığı içimi ısıtıyor.
Beyaz Karanfil-Beyaz Lale: En temiz ve saf duygularımla
seni seviyorum.
Kırmızı Karanfil: Kalbim sana
Söylenmemiş ve gerçekleşmemiş kaldı en yüce umudum! Ve gençliğimin tüm hayalleri ve tesellileri öldü!
Nasıl katlandım buna? Nasıl iyileştim, nasıl atlattım böylesi yaraları? Nasıl kalktı ruhum yeniden bu mezarlardan?
Evet, yara almaz, gömülmez, kayaları parçalayan bir şey var bende: benim istemimdir bunun adı. Sessizce ve değişmeden yürür yıllar boyunca.
Kendi yolunu yürümek ister benim ayaklarımla benim yaşlı istemim; yaradılışı taş yürekli ve yaralanmazdır.
Yara almaz tek yerim topuğumdur benim. Hâlâ orada yaşıyorsun ve hep aynısın, ey en sabırlı olan! Hâlâ kalkıp çıkarsın tüm mezarlardan!
Gençliğimin iflah olmamış şeyleri yaşıyor senin içinde; yaşam gibi, gençlik gibi umut içinde oturuyorsun burada, sararmış mezar-yıkıntılarının üstünde.
Evet, hâlâ tüm mezarları yıkansın sen: selam sana istemim! Ve yalnızca mezarların olduğu yerde gerçekleşir dirilişler.
Sinekler arasındaki bu olay, o büyük kentin, yüksek yapıların çok sıkışık bulunduğu bir bölgesinde geçti. Orada çok katlı bir konut vardı. Bu konutun en alt katı, çok az güneş alan bir evdi. Bu evin yarısı, yerden aşağıdaydı, toprağa gömülüydü. Dar sokağın iki gecesinde çok yüksek yapılar, bu bodrumdaki eve güneş ışınlarının girmesini engellerdi.