Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Rabbine dönüp, Ey Rabbim benim büyük bir derdim var deme; derdine dön ve de ki , Ey derdim benim büyük bir Rabbim var!"
Kur’ân’ın prensiplerini özümseyerek uygulayan bir kadının hayatından alınmış şu ilginç kıssayı, Abdullah b. Mübârek’in dilinden aktarmak istiyoruz: “Ka‘be’yi (haccetmek) ve Resûlullah’ın kabrini ziyaret etmek için yola çıkmıştım. Yolda bir karaltı gördüm. Dikkatlice bakınca bunun, sırtında yünden bir hırka, başında da yine yünden dokunmuş
Sayfa 161Kitabı okudu
Reklam
Ey Aşk'ın yolundan yürüyenler, Biraz durun ve bana gösterin, Var mıdır benimkinden büyük keder; Rica ederim, beni sabırla dinleyin, Ondan sonra da kararınızı verin, Kalesi ve kilidi ben miyim her eziyetin. Benim kıymetim olduğundan değil, Kendi yüce asaletinden pek tabii, Aşk bana sakin bir hayat lütfetti, Ki duyardım arkamdan söylenenleri: “Rabbim, hangi büyük fazilet ola ki Böyle süsleyen, bu adamın yüreğini?” Aşk'ın servetinden beslenirdi vakarım, Hiç kalmadı şimdi kendime itimadim, Böyle fakir yaşamak tek çaredir şimdi, Bir söz söylemek korkutur artık beni. İşte böyle olurum nihayetinde, Eksiğini utanıp gizleyenler gibi; Dışarıya neşeli göründüğü halde İçinden ağlayan ve çırpınan biri.
Çok güzel bir niyaz
Göklerde bir gün yer ve dağlara teklif ettiğine emanetini zahirde Ben yüklendim Rabbim. Ama bu hakikatte senin iradenle oldu. Şimdi bu yüzün altında izliyorsam, kendi nefsime cahil ve zalimsem, hatalarım, günahlarım, zaaflarım çoğalmışsa ne olacak benim halim? Kimse kimsenin yükünü yakını da olsa taşıyamacak diyorsun Rabbim. Bana senden daha yakın olan mı var? Biz insana şah damarından daha yakınız buyuran sen değil misin? Öyleyse cümlede ancak Sen kaldırırsın...
"Biliyorum, Sen bazen kullarına oyunlar oynayıp onları deniyorsun. Hoşlanmadıklarına da tuzaklar kurup onları iyice yoldan saptırıyor, içlerindeki ikiyüzlülüğü, kefereliği açığa çıkartıyorsun. Kafaları karıştırmak da hoşuna gidiyor. Bazen benzeşen ayetler indirip bizleri ortada bırakıyorsun. Biz saftirik kullar da tartışıp duruyoruz, o mu
Sayfa 152 - e-bookKitabı okuyor
Mansur bin Ammår buyurdu: "Bazı gecelerde, Küfede, bir åbidi dinledim. Rabbine münâcât ederek diyordu. - Ey Rabbim! Senin izzetine yemin ederim. Günahımla sana muhalefeti kasdetmedim. Sana isyan ettiğimde, senin makamını bilmediğim, cezâna kendimi maruz bıraktığım, bakışını hafife saydığım halde sana isyan etmedim. Fakat nefsim beni aldattı. Şekavetim de bu hususta aleyhimde ona yardımcı oldu. Benim üzerime sarkıtılan perden beni aldattı. İşte dolayısıyla cehaletimle sana isyân, fiilimle sana muhale- fette bulundum. Binaenaleyh şu anda senin azabından beni kurtaracak kim var? Veya sen, sarkıtmış olduğun ipi ben- den kesersen kimin ipine sarılayım. Yârın senin huzurunda durmaktan vay benim rezaletime! O zaman ki, yükleri hafif olanlara Geçiniz", yükleri ağır olanlara da "Yüklerinizi ko- yunuz" denilecek. Acaba yükleri hafif olanlarla beraber olup geçecek miyim veya yükleri ağır olanlarla beraber olup yй- kümü bırakacak mıyım? Vay hâlime. Senelerim ilerledikçe günahım çoğalır! Vay halime. Ömrüm uzadıkça mâsiyetle- rim çoğalır! Ne zaman tevbe edecek, ne zaman dönüş yapa- cağım? Yaklaşmadı mı ki, Rabbimden utanayım?
Reklam
Ey Allah'ım yer ve gökleri yaratan sensin. Sen; mertebeleri yücelten, bereketleri artıransın. Çeşitli dillerin kelimeleri sana niyaz eder. Her yaratık senden hacet diler. Ey yüce Rabbim! Benim de hacetim; cesedimin çürüyüp yok olduğu, yakınlarımın beni unuttuğu demde beni unutmaman, beni bırakmamandır. Allah'ım sözlerimi duyan sensin.
Züleyha’nın İlk Duası
Rabbini bilen Züleyha ilk dua olarak hemen oracıkta, Rabbim, dedi, gözlerimden bu acıyı kim silecek benim? Kim yıkayacak gözlerimin içini? Kim yıkayacak acılarla dolup taşan kalbimi? Hemen arkasından da, olsun, dedi. Rabbim, her şeye razıyım. Hepsine razıyım. Yeter ki aşktan azad etme kalbimi. Yeter ki göz yaşlarımın serininde yıka içimi. … Rabbim, acıya razıyım ama gözyaşım bende kalsın. Razıyım yoklukta var olayım. Yitirdikçe bulayım. Öldükçe doğayım. Canım çekildikçe aradan saf aşktan ibaret kalayım. Rabbim, dedi Züleyha çıkar aradan takılıp kaldığım tenimi, kaldır aradan saf aşkla aramdaki perdeleri…
Sayfa 139
NUR RİSALELERİNDE İTİKADİ MESELELER
ÖLÜLERİN TASARRUFU "Özellikle, Allah adamı Hz. Abdülkadir, Gavs-ı A'zam, "ol" der "olur" dairesinin kutbu..."(1) "Hazret-i Mevlânâ (Halid-i Bağdadi) (K.S.) Hindistan'dan Tarik-ı Nakşîyi (Nakşi tarikatını) getirdiği vakit, Bağdat dairesi, Şah-ı Geylânî'nin (K.S.) ba'delmemat (ölümünden
Sayfa 477Kitabı okudu
Ebu Zer (ra) der ki ;
Üç şey var ki beni şaşırttı,hatta güldürdü.Üç şey de var ki beni hüzünlendirdi,hatta ağlattı. Beni güldüren üç şey: 1- İnsan dünyayı arzular, ölüm de onu.Hep uzun hayaller peşindedir. Ölümü hiç tefekkür etmez. 2- Ölümden ve kıyametten gafildir. Fakat o,kimseden hiçbir an gafil kalmaz. 3- İnsan hayatını kahkaha ve gülüp eğlenmeyle geçirir.Fakat Allah'ın kendisinden razı olup olmadığını bilmez. Ağlatan üç şey ise: 1- Dostlardan ayrılık. Yani Hz. Muhammed'in (sav) ve ashabının vefatları. 2- Ölümün gelip çatması. 3- Kıyamet günü Allah'ın huzurunda durmak.Bilemiyorum, acaba Rabbim benim nereye götürülmemi emredecek! Cennete mi yoksa cehenneme mi?"
Reklam
Sabit Bünânî diyor ki: "Çok afacan bir genç vardı. Annesi ona hep öğüt verip dururdu. Derdi ki: 'Oğlum! Bir gün öleceksin. Mutlaka o günü düşün ve onun için hazırlık yap.' Nihayet o ölüm günü gelip çatmıştı. Oğlu can çekişmekteyken, anne oğlunun üzerine kapanarak diyordu ki: 'Oğulcağızım! İşte ben seni hep bugünle ilgili olarak uyarır dururdum ve derdim ki, 'Evlâdım! Bir gün ölüm var!' Oğlu annesine döner ve şöyle cevap verir: 'Anacığım! Benim öyle bir Rabbim var ki, O'nun iyilikleri sonsuzdur. Ben umut ediyorum ki, yaptığım bazı iyilikler sebebiyle Rabbim beni fedâ etmez." Sabit Bünânî diyor ki: "Çocukcağız, Rabbine olan hüsn-ü zannıyla rahmetli oldu. Allah rahmetiyle karşılık versin."
Rivayet edildiğine göre; bir kere İsa (Aleyhisselam) nur gibi parlayan bir dağın yanından geçerken: -"Ey Rabbim! Bu dağı benim için dile getir" der demez, o dağ: -"Ey Allah'ın Ruhu! Ne istiyorsun?" deyiverir. O, nur gibi yanmasının sırrını sorunca, o dağ, içersindeki mübarek bir zatın saklı olduğunu söyler. Bunun üzerine İsa (Aleyhisselam), Allahü Teala'dan o zatı ziyaret talep edince, önüne çıkan bir mağarada nur yüzlü bir pir-i fani belirerek, kendisine: -"Ey İsa! Ben Musa'nın kavmindenim. Allahü Teala'dan Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)in zamanına kadar yaşayıp O'nun ümmetinden olmayı diledim. 600 senedir bu dağda ibadet etmekteyim" der. O zaman İsa (Aleyhisselam): -"Ya Rabbi! Yeryüzünde bu kulundan daha kıymetlisi var mıdır?" diye sorunca, Allahü Teala: -"Ey İsa! Muhammed(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ümmetinden her kim, Receb'den bir gün oruç tutarsa, o Bana bu kulumdan daha kıymetlidir" buyurur.
Sayfa 184Kitabı okudu
Her daim tek olan Rabbim !
İnsanların yüreğinde türlü çeşitli Tanrı var. Benim tek Tanrım Allah’ tır.
Sayfa 88 - Can yayıneviKitabı okudu
“Ey Rabbim! Sen bana dünya mülkünden nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velim sensin, benim canımı müslüman olarak al ve beni sâlih kulların arasına kat!” (Yûsuf, 12/101)
Rabb’im gafletten dahi olsa dilimizi hayra alıştır.
Ben derim ki: Dil ile yapılan istiğfar da sevaptır; zira gafletten de gelse, dilin istiğfarla kıpırdatılması, aynı saatte bir müslümanın gıybetiyle veya fuzulî bir konuşmakla kıpırdatılmasmdan daha hayırlıdır. Susmaktansa istiğfar etmek daha hayırlıdır. Sükûta nisbeten istiğfar etmenin fazileti anlaşılmış oldu. Ancak dil ile yapılan istiğfar, kalp ameline nisbeten eksiktir. Bu sırra binaen biri Şeyh Ebû Osman el-Mağribî'ye şöyle dedi: 'Benim dilim bazı durumlarda, kalbim gafil olduğu halde zikreder, Kur'ân okur. (Acaba bunun sevabı var mıdır?)' Şeyh Osman 'Senin azalarından birini hayırda kullanıp ona zikri âdet eden, onu serde kullanmayıp ve fuzulî'yi ona âdet etmeyen Allah'a şükret!' dedi. Ebû Osman'ın söylediği hakikatin ta kendisidir. Çünkü azaları hayır yapmaya alıştırmalıdır ki hayır işlemek, onlara tabii bir durum olsun! Bu alıştırma birçok mâsiyeti defeder. Bu bakımdan başkasından yalanı duyduğu zaman diline istiğfar etmeyi âdet edinen bir kimsenin dili, bu âdetine durmadan sebkat eder ve estağfirullah der. Diline fuzulî konuşmayı âdet edinen bir kimsenin dili 'Sen ne ahmaksın! Senin yalanın ne çirkindir!' (gibi) söze sebkat eder. Herhangi bir şerirden şerrin başlangıçları görüldüğü zaman, istiâze etmeyi âdet edinen bir kimse dilin sebkat hükmüyle Neuzübillâh (Allah'a sığınırım) der. Fuzulîleri konuşmayı âdet edinen bir kimse 'Allah ona lanet etsin!' der ve böylece birinde günahkâr olup birinde selâmet kalır. Onun selâmeti diline hayrı alıştırmanın eseridir. Çünkü Allah güzel amel edenlerin mükafatını zayi etmez.
816 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.