“Bedensel hastalıkların nereden kaynaklandığını az çok biliyoruz; ama ruhsal hastalıklar kötü eğitimden, çocukluktan başlayarak kafalara doldurulan gereksiz bir sürü şeyden, sözün kısası, toplumdaki bozukluklardan oluyor. Toplumu düzeltin, bu hastalıklar kalmayacaktır.”
“Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için? “
“Fakat inan bana seni kimse o kız kadar, yani benim kadar, olduğum ve senin için hep öyle kalan ben kadar köle gibi ve bir köpeğin sadakati ile kendini adayarak sevmedi, çünkü yeryüzünde hiçbir şey kuytuluklardaki bir çocuğun fark edilmeyen sevgisi ile karşılaştırılamaz; çünkü bu sevgi, yetişkin bir kadının tutkulu ve bilinçaltında hep talep eden aşkının hiçbir zaman olamayacak kadar umarsız, kendini karşısındakine hizmet etmeye adayan boyun eğen, hep pusuda yatan ve tutkuyla yoğrulmuş bir sevgidir.”
Tanınmış bir yazar olan Bay R, seyahatten dönünce evinde onu bekleyen mektuplarını okumaya başlar. Ve hikaye de kapıyı tıklatmıştır çoktan... “Sana, beni asla tanımamış olan sana”
Mektubun giriş cümlesi bile imkansızlığın o acı, buruk tadını taa içinizde hissetmenize neden oluyor. (Belki de beni fazlasıyla etkiledi bilemeyeceğim.)
Olayların gelişimini anlatmayacağım. Çünkü büyüsü bozulur.. O kadar ki kitapta kadının adı bile geçmiyor. Nitekim mektupta da.. Tahmin edilen bir olgu olmakla birlikte öncesi sonrası da yok çünkü tamamen mektubu okuyoruz. Kız çocuğu iken başlayan, büyüyen ve küllenen bir aşk.. Bilinmeyen bir aşk. Yiten bir aşk..
“Eğer bir şeyi sevmediysem sevmedim demektir, o kadar. Şu güneşin altındaki hiçbir sebep sadece türdeşlerim çoğunluk olarak onu beğeniyor veya beğenilmesi gerektiğine inanıyor diye o beğeniyi benim de taklit etmemi gerektirmez.Hoşlandığım ya da hoşlanmadığım şeylerde modayı takip edecek değilim.”
Nasıl pes etmez insan? Elinde avucunda hiçbir şey kalmamışken..Biz mi korkuyoruz yaşamaktan, konfor alanı dışına çıkmamız bu kadar mı zor? Yoksa inanç denen soyutluk o kadar güçlü ki pes bile ettirmedi mi Martin’i? Sen nasıl başardın Martin? Sahi güvendiğin liman sadece kendin miydin?
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202391,7bin okunma