Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Berat Yönez

Berat Yönez
@beratyonez
Kadının düşünme biçiminin farklılığı erkek için çıldırtıcı olabilir. Kadın mantıkla hareket etmez. Fakat bu onun yoludur, doğasıdır. Çıldırma mantıksal zihne ait bir olgudur. Bir kadını sevdiğinizde, onu ne pahasına olursa olsun kaybetmek istemezsiniz, onu anlamak, hissetmek istersiniz. Tüm hayatınızı ve çalışmanızı ona adayabilirsiniz. Fakat ne yapsanız fayda etmez, neyin ne olduğunu anlayamazsınız. O hiçbir zaman sizi anlamaya çalışmaz. O sonuca, prosedür olmadan ulaşır, atlama yapar. İşin mucize tarafı onun mantıksal hareket etmeden haklı çıkmasıdır. Bu durum çıldırtıcı olabilir.
Reklam
Soru gerçekte kim olduğunuz sorusudur. Gerçek gelişme, evrim buradan başlar. Bir insanın kendini keşfi dünyadaki en büyük keşfe çıkmaktır. Aya gitmek, Everest'e tırmanmak bile daha kolaydır. Sebebi basittir; bu yolda yalnız seyahat etmek zorunda kalacaksınız. Tamamıyla yalnız. Ünlü Yunanlı düşünürlerden Platon şöyle demiş" Bu, yalnızın yalnıza uçuşudur."
Öncelikle deliliğe yol açan mekanizmayı anlayın. Bu mekanizmada hırslar deliliğin temel sebebidir. Biri olmaya çalışmak sizi sonunda delirtir. Sadece hiç kimse olun, o kadar. O zaman problem kalmaz. Hırslarınızı bırakarak yaşamaya başlayın. Hırslı insan yaşamı erteleyen insandır aslında. O gerçek yaşamını daima yarınlar üzerine kurar -asla gelmeyen bir yarın. Hırslı insan saldırgan ve şiddet dolu olur. Bunun sonucunda delirmek zorundadır. Böyle olmayan ise barış ve sevgi dolu olur.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Küçük kederler konuşur, büyükleriyse susar. -Seneca
Sayfa 22
Timor Adasında Savaşçıların Düşmanlara Karşı Tabusu
"Yenenler utku kazanmış olarak geri döndükleri zaman düşmanların ruhunu barıştırmak için kurbanlar verilir; bu yapılmazsa savaştan dönenlerin yanına yaklaşanlara kesinlikle bir zarar gelir. Bu ayinde dans edilir, şarkı söylenir, bu şarkılarda öldürülen düşman için yas tutulur ve ondan af dilenir: Kızma; çünkü senin başın burada bizimle birliktedir; oysa biz daha şanssız olsaydık, şimdi bizim başımız senin köyünde sergilenecekti. Bu kurbanı seni yatıştırmak için veriyoruz. Niçin bize düşman oldun? Dost kalsaydık daha iyi olmaz mıydı? O zaman senin kanın akma, başın kesilmezdi, denir.
Sayfa 52
Reklam
Aşk Bir Olmaktır
"Seninle benim aramızdaki aşk, iki mumun birbirine yaklaşıp kavrulması gibidir. İkisi de alevlenir, ama birbirlerini yemlemezler."
Bla bla...
"İnsan zekası, doğanın yasalarına karşı koyma gücüne sahip olmakla birlikte, kendi doğası karşısında acizdir."
"İnsanın doğasındaki belirli eğilimleri değiştirmek, birkaç neslin hatta belki de birkaç yüz yılın üzerindeki bir görevdir."
Özgürlük Bir Başkasının Özgürlüğünü Kısıtlıyorsa?
"Toplumsal kuralların amacı, bireylerin özgürlüklerini korumaktır. Ancak bu kurallar, bireylerin özgürlüklerini sınırladığında, toplumlar zarar görür."
Bireysel Arzular Toplumsal Düzene Engel Midir?
"Toplumların en güçlüleri, toplum düzenini sağlamak için bireysel arzularını baskılayanlardır."
Reklam
İki Cihan Bedbahtı Kim Gönül Yıkar İse
"Sana 'baş' denilmesi, senin bütün vücudunun başın emirlerine uyduğunu gösterir. Çünkü senin kafan, kainattaki sarayların en büyüğüdür ve senin kalbin, o sarayın sultanıdır."
Toplum ve Bireyin Mutluluğuna Dair
"Seninle aynı dili konuşmayanlar, senin düşmanların değil, senin hayatındaki renklerin gibidir."
Bütün Sevgilerin Rengi Bir'dir
"Sevgi yolunda yürüyenler, kalplerini aynı noktaya çevirirler. Aşkın güneşi, her kalbi ısıtır ve aydınlatır."
Ya Zamanda Bize Bırakıyorsa
"Ey insanoğlu! Sen kalpteki kötülüklerin hapsinde değilsin, kalbindeki kötülükler senin hapishanendeki mahkumlarındır."
Zıdların Karakteri
Zıdların, aynı neviden veya aynı cinsten bir konuda tabii olarak var olmak zorunda oldukları apaçıktır. Gerçekte sağlık ve hastalık hayvan bedeninde, aklık ve karalık ise sadece bir cisimde, adalet ve adeletsizlik de insan ruhunda tabii olarak bulunurlar.
Sayfa 104
Göreli Kategorisinin Karakteri
Şu da anlaşılıyor ki göreliler azlık ve çokluk kabul ederler. Gerçekte, benziyen ve benzemiyen, azlık ve çokluğa göre söylenir, eşit ve eşit olmıyan da azlık ve çokluğa göre söylenir. Çünkü benzeyene, bir şeye benzeyen; benzemiyene, bir şeye benzemeyen denilmiştir. — Bununla beraber gene burada da, bütün göreliler azlık ve çokluğa elverişli değillerdir; misli hakkında az veya çok mislidir denilmez. Bu türlü başka terimler hakkında da bu böyledir.
Reklam
Aristoteles gençler hakkında bahsederken; "Gülmeyi sevdiklerinden başkalarına takılmak hoşlarına gider. Zaten birisine takılmak da bir bakıma görgü kurallarının sınırları içinde kalan küstahlıktır" der. Bakıldığında saygısızca davranan kişilere küstah dendiğini biliyoruz. Karşı tarafa saygı da kusur etmek onun saygıya değer olmadığını düşündüğümüzden kaynaklanır. İnsan sevdiğine takılır sözünün ne kadar yersiz bir laf olduğu açıktır.
Üç tür aşağılama vardır: hor görme, kindarlık ve hakaret. Önemsiz bulduğumuz, hiçbir değeri olmadığını düşündüğümüz şeylere ilgi göstermez, onları hor görürüz. Ama kindarların da karşılarındaki insanı hor gördüğü söylenebilir. Kindarlık bir şeyi elde etmek için değil, o şeyi başkasının elde etmesini önlemek için bir insanın arzularını engellemeye çalışmaktır.
O kişinin haksız ve kötü niyetli olup olmadığıdır. Eyleminin haklı mı yoksa haksız mı olduğu bunu kasıtlı yapıp yapmadığıyla ilgilidir ve “ hakaret etmek” ya da “ hırsızlık” gibi tanımlar eylemin kasıtlı olduğunu belirtir. Bir kişiye vurmak ona hakaret edilmiş olduğunu göstermez, bu olay ancak vurulan adamın küçük düşürmek ya da ona vurarak kendini hoşnut etmek amacıyla yapıldığı zaman hakaret etmek anlamına gelir. Aynı şekilde, bir şeyi gizlice almak da her zaman hırsızlık demek değildir, ancak onu kendi yararına kullanmak ve sahibini zarara uğratmak niyetiyle alındığında hırsızlık olur.
Kendisi için arzu edilen de kendisi için arzu edilmeyenden daha büyük bir iyidir. Mesela bedensel güçle sağlığı ele aldığımızda bedensel güç kendisini için arzulanırken, sağlık kendisi için arzulanmaz, bu yüzden bedensel güç sağlıklı olmaktan daha büyük bir iyidir. Aynı şekilde iyi şeyden biri nihai amaç iken diğer değilse onu başka bir nedenle değil, kendisi için tercih ettiğimizden diğerinden üstündür. Mesela beden eğitimi kendisi için değil, bedene yararlı olması için yapılır.
Demek ki bütün eylemler yedi nedenden birine bağlı olmak zorundadır, şans, doğa, zorlama, alışkanlık, mantıklı arzu, öfke ya da haz.
Çünkü kimse kendilerinden intikam alamayacağı kişilere kızmaz ve kendisinden güçlülere ya hiç kızmaz ya da az kızar.
Reklam
Arzularımızın çoğuna bir haz duygusu eşlik eder. Yüksek ateşten yatağa düşen bir hastanın susuzluk çekerken geçmişte içtiklerini anımsaması ve gelecekte içeceklerini umut etmesi gibi. Aynı şekilde aşıklar da sevgilileri hakkında konuşmaktan, yazmaktan ya da onlar hakkında bir şeyler yapmaktan hoşlanırlar, çünkü bu davranışlarıyla sevdikleri kişiyi belleklerinde canlandırarak onu yanlarında hissedeler. Aslında aşk her zaman böyle başlar. İnsanlar sadece sevdiklerinin yanlarında olmasıyla mutlu olmazlar, yokluklarında onları anımsayarak da mutlu olurlar ve artık yanlarında olmadıklarında acı duyarlar. Yas tutarken ve ağıt yakarken bile bir tür haz aldığımızı söyleyebiliriz. Sevdiğimizin kaybına üzülürken, onu anımsamak ve eylemleriyle özelliklerini gözümüzün önünde canlandırmak bize keyif verir.
Reotrik=Sahtekarlık
Bir insanı övmek ya da yermek istediğimizde, sahip olduğu özelliklerin onlara yakın başka olumlu özelliklerle özdeş olduklarını göstermeye çalışmalıyız. Mesela ihtiyatlı birinin soğukkanlı ve kurnaz, aptal birinin dürüst, duyarsız birinin de sakin olduğunu iddia edebiliriz. Genel olarak herhangi bir kişiye bir özellik yakıştıracağımızda benzer özellikler içinden işimize en çok yarayanı seçmemiz gerekir. Mesela haşin ve sinirli bir insana samimi, kibirli bir insana da saygın ve ciddi diyebiliriz. Uçlarda bulunan kişilerin özelliklerini de erdemlilik sınırları içine çekmeli, mesela küstahlığa cesaret, israfa cömertlik demeliyiz. Bir insan gereksiz yere kendini tehlikeye atıyorsa cesaret göstermesi gerektiğinde bunu hayli hayli yapacağını ve herkese karşı cömertse dostlarına karşı daha da cömert olacağı varsayılır, çünkü bir insanın herkese iyi davranması erdemlilik konusunda aşırıya kaçtığını gösterir.
Ayrıca –mutlak anlamda ya da bir özelliğinin iyi olması sayesinde- “iyi” insanlara ait olan şey de daha iyidir. Mesela cesaret bedensel güçten daha iyidir. Aynı şekilde –mutlak anlamda ya da bir özelliğinin iyi olması sayesinde- iyi insanların seçeceği şey de daha iyidir. Bu durumda adil bir insanın tercihi bu yönde olacağından, haksızlığa uğramak başkalarına haksızlık yapmaktan iyidir.
İphikrates de “Nereden başlayarak nerelere vardım”. “Kimseden değil, kendimden öğrendim” Gibi sözler daha etkilidir çünkü burada doğal olan sonradan edilene göre daha iyi olduğunu görüyoruz. Doğal olanı edinmek zordur. Zor olan şey de iyidir.
Büyük görünen ya da büyük oldukları varsayılan şeylerden daha büyük olan şeyler de daha önemlidir. Parçalarına ayrılan şeyler sadece bu özellikleriyle önceki durumlarından sayıca fazla görüneceklerinden daha önemlidirler. "Kimin vatanı düşmanın eline geçerse Bütün erkekler kılıçtan geçirilir, yangın kenti kasıp kavurur, ve yabancılar çocukları köle edip götürür." Epikharmos’un yaptığı gibi olayları üst üste yığarak kademelendirmek de aynı etkiyi yaratır.
Ender bulunan çok bulunandan üstündür. “Sık kullanılan” “nadir kullanılandan” üstündür. “En iyisi sudur” özdeyişi de bu gerçeği vurgular.
Reklam
Bir insan bir ya da birden fazla kusura sahipse başkalarına bu kusurlarına karşılık gelen haksızlıklar eder. Yani cimriyse para ile ilgili, ahlaksızsa şehvetle ilgili, tembelse kendi rahatı ile ilgili, korkaksa tehlikelerle ilgili haksızlıklar eder. Gerçekten de korkaklar tehlike anında silah arkadaşlarını terk ederler. Aynı şekilde, hırslı onurla, sinirli öfkeyle, zafer tutkunu zaferle, kinci intikamla, aptal doğru ve yanlışı karıştırmakla, utanmaz başkalarının kendisi hakkında ne düşüneceğine aldırmamakla ilgili, geriye kalanlar da kendi karakterine özgü kusurların esinlendiği haksızlıkları ederler.