Biz insansak eğer, bizim insanlığımız anlayışımızla kayıtlı. Yani bizi anlama gücümüz insan yapıyor. İnsan dediğimiz yaratık, insan dediğimiz tür, diğer bütün yaratıklardan ve türlerden ulvî olanla süflî olan arasındaki bağı kurması sebebiyle ayrılıyor. İnsandan başka hiçbir yaratık bunun altından kalkamıyor. Yani sadece insan yerle gök arasındaki bağı kurabiliyor. Böyle bir baskı var insanın üzerinde. Mevlâna’nın tabiriyle söyleyecek olursak, insan ne hayvanlar gibi salt şehvetten, ne de melekler gibi salt akıldan oluşuyor. İnsan dediğimiz yaratık hem şehvetli hem akıllı bir yaratık. Bu karma vasfından dolayı ulvî ile süflî arasındaki irtibatı, gökle yer arasındaki bağı kurmak insana kalmış; insan olmak demek böyle bir kıstak, böyle bir berzah, böyle bir “ara” varlık olmak demek.
karanlıklı görünen berzah memleketi, ahbabların mecma'ıdır. Başta şefî'imiz olan Habîbullâh Aleyhissalâtü Vesselâm ile bütün dostlarımıza kavuşmak âlemidir.
Hayalin derinliklerinde yüzen Raci efendi, felsefenin sırlarına erebilmek adına bütün zahmetlere katlanıyor. Kah uçup kah yollara revan oluyor. Buda’dan Brahma’ya, berzah aleminden cünun şehrine kadar. Gezmediği diyar, oturup kalkmadığı fikir sofrası kalmıyor. Mevlanası Aynalı Babanın biçare dergahından insanın anlam arayışına doğru çizilen bu yol, insana insan olduğunu hatırlatıyor.
A’mâk-ı HayalFilibeli Ahmed Hilmi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202116,9bin okunma
Biraz da Benmişim Senden Geriye Kalan
Birkaç üzüm tanesiymiş hatıram
Birkaç kelam fidesi
Rüzgar sert esiyormuş
Yüzümün sana bakan çizgilerinde
Biraz saçlarımmış beyaz ve masum
Üç sene, tam üç sene;
Kesildi vahyin ardı.
Gökleri tıkmışlardı,
Bir karanlık mahzene..
Hira dağı ses vermez;
Feza buz tutmuş gibi...
Sus ve düşün, yok dibi...
Ey zevke mübtela bedbaht kör hissiyat! Binler dünyevî zevki alsan, şu vaziyette yine bozulur, o zevk ayn-ı elem olur. Madem yüzde doksan mazideki ahbab âdeta güya beni berzaha çağırıyorlar. Bu hazır zamandaki on dosttan ben kaçmağa mecbur oluyorum. Elbette bu ihtiyarlık ve yalnızlık hayata, berzah hayat-ı maneviyesi bin derece müreccahtır.. diye bu iki hakikatla hadsiz şükürler olsun o ikinci nefs-i emmare tam susturuldu, kalb ve ruhtan gelen zevke razı oldu, şeytan dahi sustu.