Bazen düşünürüm, ne kadar garip mahluklarız? Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?
Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna. Tedirgin etme beni. Bu sefer geride bir şey bırakmadım. Tasımı tarağımı topladım geldim. Neyim var neyim yoksa ortaya döktüm. Beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim…
Kaç insan öldürünce zalim, kaç kitap okuyunca alim, kaç kilometre yol gidince seyyah, kaç diyar görünce gezgin, kaç hezimetten sonra bezgin olurdu ki insan ?
Kaç olunca çok ; kaçta kalınca azdı rakamlar ?
Neye göre, kime göreydi ölçüt ?
Aynı su değil miydi, patatesi yumuşatırken yumurtayı sertleştiren ?
Neydi ki bizi üç günlük dünyada kalp kırmaya yönelten sebepler ?
Derdin ölçütü neydi sahi ?
Ekmeği bayat olanın yanında pırlantası küçük olanın da derdi dert miydi gerçekten ?
Tüm bunlara verilecek cevap, bir tebessümden ibaret olamaz mı peki ?
Hayat kısa, gidilecek yol uzun. ~fk
Yetişkinlerin savaştığı, bombalar attığı, birbirini kesip doğradığı, acımasızlığın kol gezdiği bir dünyada gençlerin yurtsever, dine bağlı, uslu, terbiyeli olmaları söz konusu değildir